KUTLU DOĞUM HAFTASI VE SAMİMİYET - Eskişehir Haber

KUTLU DOĞUM HAFTASI VE SAMİMİYET

KUTLU DOĞUM HAFTASI VE SAMİMİYET
Yayınlama: 15 Nisan 2014 Salı - 8.664
A+
A-

 

Din ve Samimiyet:

“ Ed Din’ün Nasıyhatü” (Müslim, iman 23) hadisini Din samimiyettir, diye terceme ediyoruz. İhlas ve samimiyet, Allah’a iman ve itaatin gereği olarak insanın inancında, niyetlerinde, söz ve davranışlarında Kuran ve sünnete uygun olarak dürüst ve doğru olmayı gerektirir. Din, ihlas ve samimiyet ister. Samimiyet, doğruluk ve dürüstlükle mümkün olur.  

Demek ki, inançta tevhit üzere bulunmaya, söz ve davranışlarda yalnız Allah’ın rızasını gözetmeye ihlas diyoruz. Bunun pratiği her amelin özüne samimiyeti yerleştirmektir. Niyetleri arındırmaya ve her işi Allah için yapmaya özen göstermek gerekiyor. Arınmak daha iyiye erişme sürecidir. Samimiyet denilince İhlas, sadakat ve nasihat akla gelir. İhlas, söz ve amelin Allah için saf ve katışıksız olmasıdır. Sadakat söz ve davranışlardaki dürüstlüğün adıdır. Samimiyetin neticesi sadakattir. Nasihat ise dilimiz ile başkalarının iyiliğini isteme adına yapılan samimi öğüdü ifade eder.

“Ey Rasulüm! Sen onların arasında bulunduğun sürece Allah onlara azap edecek değildir.” (Enfal, 33) beyanı müminlerin samimiyetine endeksli bir güven ve emniyet sipopudur.

“Sizin için. ... Allah Rasulünde güzel örnekler vardır.” (Ahzap 21) beyanı keza Peygamber ahlakına bir teşvik
olmalıdır.

Bu noktada asrısaadet bizim için her zaman canlıdır.  Onların samimiyetleri bizi besleyen müthiş bir damardır. Zira hayat bir yönüyle de bir günden ibarettir; dün geldi ve geçti, bize yalnız hesabını vermek kaldı. Yarın meçhuldür ya gelir ya gelmez. Öyleyse gün bugündür diyelim ve kurtuluşumuzu samimiyette arayalım. 

Dini vicdan işi diyerek karanlıklara ve belirsizliklere hapsetmeyelim.  Din aynı zamanda nasihattır. Emri bilmaruf denilen hakkı tavsiye görevi vardır. Cihat vardır. Bir kötülük görüldüğünde onun ıslahı ve düzeltilmesi mümine düşer. Yani insan kendini dinine konumlandırmalıdır. Kibir gurur yapmamalıdır.

Samimiyeti ibadet bağlamında düşündüğümüzde örneğin kişinin evde kıldığı namazı ile camide kıldığı namazı farklı ise,
dindarlığına ilgi ve dikkat çekmeye çalışarak ibadetine riya karıştırıyorsa onun ihlası yok kabul edilir. Dini değerler teşhir edilerek yapılamaz. Bir yönüyle de diyebiliriz ki, Allah bir kulunun ihlasını makbul saymak isterse onun ihlasını görmesine engel olur. Bu kişi muhlas olur ki muhlas kişi, Allah tarafından kendisine ihlas bağışlanan kişidir.

Kişinin hayırlı işlerde övülme ve yerilmeyi eşit sayması, işlediği iyi amelleri unutması ve işlediği amelden sevap alması
gerektiğini düşünmemesi onun ihlaslı oluşunun alametidir. Kalbin Allaha ve onun değerlerine içten bağlanması ihlasına, dünyaya ve maddi çıkarlara bağlanması da ihtirasına alamet olur.

Allah’ım amacım sana yakın olmak, talebim de rızanı kazanmaktır.” Duasının ifade ettiği anlam bize samimiyetin yolunu göstermektedir.

İbadette ihlas ibadet öncesi bir niyet tashihidir. Abdest kadar önemli ve gereklidir. Abdestle görünen kirler, ihlasla
manevi kirler temizlenir.

İhlas için sağlam bir iman, kitap ve sünnete uygun salih amel, ticari faaliyetlerde dürüstlük, insanlar arası ilişkilerde
samimiyet gereklidir.  İhlas ve samimiyet sadece inanç ve ibadette değil, samimiyet kişinin karekteri ile
özdeşleşmelidir. Hayatın tüm alanlarına nüfuz etmelidir. İhlas, kişinin gerçek tabiatına yani fıtrata dönüşüdür.

İnançta ihlas, Allah’a iman ve teslimiyettir. İnsani ilişkilerde ihlas, menfaat beklemeden yardımlaşmak, bir
işi iyi desinler diye değil, iyi olmak görevimiz olduğu için öyle yapmayaçalışmaktır. Halkın takdirine güven olmaz, halk bilmese de olur sadece Allah
bilsin yeter diyebilmektir. İnanç, ibadet ve muamelede samimiyet sahibi
olmaktır. Ahlak, düşünmeksizin kolaylıkla davranmamıza neden olan duygu ve
melekedir.  Yani kişinin hiç düşünmeden
gerekeni yapması ile çevresine baktıktan ya da bir süre düşündükten sonra aynı
şeyi yapması samimiyet açısından farklıdır. Nitekim ihsan anlayışımız da bizi
ibadette samimiyete teşvik eden bir amildir. “İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi davranmaktır. Çünkü biz onu görmesek de o bizi görmektedir.” Müslim, iman 7

“Dini yalnız Allah’a has kılmak” (Beyyine, 5)   da amellerde tutarlılık ve samimiyeti gerektirir. Amellerde niyet esastır. Aksi halde şeklen dini olan bir davranışın içi boştur. Sebebi ise niyet bozukluğudur. Amelde rızay-ı Bari olmayınca amelin içi boşalıyor. Her bir amelde niyete göre imanın kıvamı açısından bir sorgulama vardır. Riya karışan bir amelde böyledir. “Hevayı ilah edinmek..” (Furkan, 43) ikazı da bunun içindir.   

Din, bir meta değildir ki üzerinden rant sağlansın. Öyleyse din ile oynamamalıyız. Dini oyun ve eğlence haline getirmemeliyiz. Din hiç kimsenin çıkarlarına kurban edilmemelidir.  Niyetlerimizde kendimizi ikna etmek değil,
Allah’ı ikna etmemiz gerektiğini bilmeliyiz.  Allah’a karşı sorumluluk modundan asla kopmamalıyız.

İslam âlemi bugün dininde ve dini değerlerinde samimiyeti kaybettiği için Hz. Peygamberi gücendirmenin cezasını çekiyor diyebiliriz. Dil ile Müslümanlığımızı ispata çalışıyorsak da amellerimiz hep dine karşı duruyor. Ayet ve hadislerin toplum hayatından uzaklaştırılması bu milleti ilahi rahmetten uzaklaştırmıştır.

İmkânlar alanını aktif hale getirerek varlığımızı ve kişiliğimizi İslami değerlerle buluşturmalıyız. Örneğin, hastalık bir imkân alanıdır, Hastayı ziyaret edersek imkânı değerlendirip bu işe bir anlam kazandırmış oluruz. Dini prensiplerle hayat anlamlı kılınabilir.

                                                                           
              Ali Osman Orum

                İl Müftü Yard.



 



 





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024