HELAL KAZANÇ MÜSLÜMANA YAKIŞIR - Eskişehir Haber

HELAL KAZANÇ MÜSLÜMANA YAKIŞIR

HELAL KAZANÇ MÜSLÜMANA YAKIŞIR
Yayınlama: 15 Ağustos 2013 Perşembe - 6.619
A+
A-

 

Tüketim toplumunda tükenmemenin tek yolu, ahlaki bir duruş sergilemekle mümkün olur.

 Müslüman gerek üretirken gerekse tüketirken yüce yaratanın koyduğu ölçü ve kuralları göz önünde bulundurmak durumundadır.  Zira bu durum her ne kadar ekonomik bir mesele gibi görünse de aslında ahlaki bir durum olduğu daha açıktır. Allah’ın verdiği her nimet onun rızasına ve insanın yaratılış gayesine uygun olarak kullanılmalıdır.. (M. Görmez, Diyanet Aylık dergi, Temmuz, 2013)  

Kuran-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda çıkardığınız batıl sebeplerle yemeyin.” Nisa, 29

Hz. Peygamber de: Ey insanlar! Allah’tan korkun ve dünyalık talebinizi güzel yapın. Gecikmiş olsa bile hiçbir nefis rızkını tam olarak elde etmeden ölmeyecektir. Allahtan korkun ve talebinizi güzel yapın.! Rızkın helal olanını alın, haram olanını ise bırakın. İ. Mace Ticaret, 2/2144

 “Öyle bir zaman gelecek ki, kişi helalden mi haramdan mı kazandığına aldırmayacaktır. Buhari, Büyu, 7 buyurur.

Helal kazanç yeterli değildir, kazancın zekât verilerek arındırılması da gerekir. Zira rızkı Allaha ait olmayan hiçbir canlı yoktur. (Hud, 6) buyrulur.

Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir. Buhari, büyu’ 15

Helalinden kazanan Allah’ın sevgili kuludur. Acluni, 1/349

Böyleyken günümüzde helal olmayan kazanca karşı arzu ve istek ne kadar artmıştır! Toplumumuzda haram kazanç ile ilgili duyarlılık maalesef belirgin bir şekilde yitirilmiştir. Haram kazancın insan ile yaratıcı arasında perde olduğu unutulmuştur. O zaman da o kimsenin dünyevi ya da uhrevi konularda ki dua ve münacatının cevapsız kaldığı görülmektedir.

Bir kimse saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış, bir vaziyette ellerini gökyüzüne kaldırarak Ya Rabbi, ya Rabbi diye dua eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, kendisi haramla beslenmiş olursa duası nasıl kabul edilir?” Müslim, Zekât, 65 buyrulur.

Görüleceği üzere haram kazanç günahtır. Haram yiyen ilahi azaba maruz kalır. Kul hakkı yiyerek haram kazanmak ise günahı ve vebali katlar. Kamu mallarından yani milletin malından haksız kazanç sağlamak ise haram kazancın en vahim halini gösterir.

İslam zenginleşme davası değildir. İslam, sosyal münasebetlerde kul haklarına dikkat edilmesini gerekli kılan bir ahlak davasıdır. Başkalarını kendine tercih etme bilinci, merhamet, hürmet, hizmet, samimiyet ve tevazu gibi haller İslam ahlakının esasını oluşturmaktadır. Örneğin:

Adalet ve eşitlik, ahlaki duyguların toplumda yerleşmesiyle ancak gerçekleşebilir.  Merhametin olmadığı yerde eşitlikte olamaz. Ahlaka verilen öncelik insanlardaki ihtirasları önleyecektir. Zarara uğrayan zarar verenden hakkını almalıdır. Adalet herkese insanca yaşama hakkının tanınmasını temin eder.

Bugün, evrensel barışı da tehdit eden en önemli şey ekonomik menfaatlerdir. Her türlü siyasi güç de ekonomik imkânlara endekslidir. Ekonomik güce sahip olanlar çevresine hâkim olmaya çalışırlarken eşitlik kuralları tamamen hiçe sayılıyor ki İslam ahlak sisteminde bunun yeri yoktur.     

Güvenilir olmak da, İslam’ın temel ilkelerindendir. “Emin” olan Hz. Muhammed (s.a.m.) Müslümanlara güvenilir olmamayı nifakla eşdeğer olarak gösterip müslümanları sakındırmıştır. İnsanlar tüm ömürlerini sadece kazanç peşinde koşmaktan korumalıdırlar.  İnsanlık her alanda ön plana çıkarılmalıdır.

Örneğin çalışan, emeğinin karşılığı olarak ücreti hak edebilmesi için işinde dürüst olması gerekir. İş ahlakında en önemli ilke dürüstlüktür. Aldatma, hile, yalan, fahiş fiyat, karaborsacılık ve rüşvet iş ahlakını temelinden sarsar. Alış verişte müşteriyi iknaya yönelik yapılan çok yemin hiç hoş görülmemektedir. Hz. Peygamber efendimiz yeminin ticaretin bereketini gidereceğini bildirmiştir. Ayrıca “Aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman, 164) buyurmuştur.

Ticarette Helal-Haram Bilinci. Ticarette helal ve haram ölçülerine dikkat edilmelidir. Haram mal haksız kazançtır. Haramın karıştığı ticaret Hak katında meşru değildir. Rüşvet alıp vermek karaborsacılık yapmak, malın kusurunu gizlemek, sağlık ölçülerine dikkat etmeden üretim yapmak, hepsi de haksız kazanç hükmündedir.

Müslüman, önce İslam’dan aldığı güzel hasletleri iş hayatına yansıtabilmelidir.

Piyasa fiyatlarının suni artışına sebebiyet veren ve bu vesileyle de stokçuluğa zemin hazırlayan kişilerin her türlü gayri ahlaki muameleleri İslam ahlakıyla asla uyuşamaz.

Kanaat, elde bulunanla yetinip isyan etmemeyi temin eden bir duruştur. İnsan, dünya hayatının güzelliklerine ve cazibesine aldanarak ahireti unutmamalıdır. Kanaat,  girişimin verimliliğini ve kişinin iç huzurunu da sağlar. Keza üreticinin tüketiciyle olması gereken ünsiyetini sağlar. Gerçek zenginliğin gönül zenginliği olduğunu açığa çıkarır. “Kanaatkâr ol ki, insanların Allah’a en çok şükredeni olasın.” (İ. Mace, Zühd, 24) buyrulmuştur.

Şükür de nimetin kaynağının Allah olduğunu bilmektir. Şükür nimeti artıran en etkin bir haldir. Şükür, Allahü teâlânın verdiği nimetleri yerinde kullanmaktır. Günahlardan kaçınmaktır. Eğer insan, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerle günah işlerse, O’na karşı nankörlük etmiş olur.

Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. Nimeti vereni bilip gereğiyle amel etmektir. Bu amel, kalp, dil ve diğer azâlarla olur. Kalp ile iyiliğe niyet eder. Dil ile hamd eder, şükrünü açıklar. Uzuvlarla şükür ise, Allahü teâlânın verdiği nimetleri yerli yerinde kullanmaktır.





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024