KADIN VE ERKEK AYRIMCILIĞI YANLIŞTIR - Eskişehir Haber

KADIN VE ERKEK AYRIMCILIĞI YANLIŞTIR

KADIN VE ERKEK AYRIMCILIĞI YANLIŞTIR
Yayınlama: 8 Mart 2013 Cuma - 7.606
A+
A-

                                                                                                  

            Kur'an-ı Kerim'de: "Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtüsünüz" (Bakara,187) buyrulur. Yüce Allah işte bu ayet'le karı - koca  olan erkek ve kadının  birbirleri için  ne kadar vaz geçilmez olduklarını ve birbirlerine olan ihtiyaclarının; insanın elbiseye olan ihtiyacı kadar elzem olduğunu ifade etmiştir.

            Kur'an'da insanların bir erkekle bir dişiden yaratıldığı ve çeşitli vesilelerle kadın ile erkeğin yanyana zikredildiğini görmekteyiz. Allahın her hükmünün erkeklerle birlikte kadınları da muhatap aldığını görmekteyiz. Örneğin:  

'Rableri onların duâlarını kabul etti: 'Ben sizden erkek ya da kadın olsun çalışan hiç kimsenin amelini zâyi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz..' (Al-i İmrân, 195)

'İnanan erkekler ve kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve Rasulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah dâima üstündür ve hikmet sahibidir.' (Tevbe, 71)  

'Erkek ve kadın inanmış olarak kim iyi iş işlerse ona hoş bir hayat yaşatacağız..' (Nahl, 97)

 Yüce Allah erkekle kadın arasında  işledikleri amelleri cihetinden herhangi bir ayırım yapmamış ve  yaptıkları amelleri karşılığında da her ikisine de cennet vaadetmiştir. Hz. Muhammed (s.a.m.)in  erkeklerden biat (Allah adına alınan söz) alırken,  kadınlardan da aynı biatı almış olması; Hz. Peygamber'in hayatı boyunca hiç bir kadın ve köleye bir fiske vurmamış olması; ve yine Hz. Peygamber'in Kur'an'ı, kadın erkek ayırımı yapmadan bütün insanlara ulaştırma ile görevlendirilmiş son elçi ünvanını taşıması.. İslâm'ın kadın ile erkeğe yaklaşımının farklı olmadığını gösteren en açık delillerdir. 

Peygamber terbiyesi ile yetişmiş olan ashâb ı kirâm'ın kadın'a bakışını da, Abdullah b. Ömer'in: 'Biz Rasulullah zamanında hanımlarımıza söz söylemek ve istediğimiz gibi davranmaktan dolayı, hakkımızda bir vahiy gelir ve bizi itap eder korkusu ile sakınırdık. Hz. Peygamber vefat edince istediğimiz gibi davranır olmuştuk' (Buhari, Sahih, Nikah 50) şeklindeki ifadesi   göstermektedir ki, Hz. Peygamber devrinde kadına yapılan ve yapılacak olan her türlü haksızlığa karşı; Peygamberimizin varlığı bir engel konumunda olmuştur. Zira ashab-ı kiram’ın kadına karşı takındığı, gelenekten beslenen olumsuz tavrını  düzeltmek adına Peygamber’imizin mücadele etmesi yanında; kadın aleyhine yapılan her türlü olumsuzlukları reddeden âyetler de vahyediliyordu.  

Bugün kadın–erkek ayrımcılığı bir şekilde sanki bilinçli olarak pompalanıyor. Bir yönüyle eşimiz, bir yönüyle kızımız veya bacımız hatta hayatta tek varlığımız olan analarımız, baş tacımız kadınlar, akıl hastahanesinde olması gereken, bakıma muhtaç durumdaki bazı zavallı erkeklerin bunalım anlarında yaşadıkları dehşet, kadına şiddet adı altında medyaya taşınarak erkek kadın ayrımcılığı o kadar işleniyor ki, aile ocaklarında yaşanan bazı dramların pek çoğunun sebebi budur.

Şiddet kim için olursa olsun asla kabul edilemez. Şiddeti kullanan aciz ve zavallı insandır.  Narin yaratılan kadına karşı gücüyle kendini ıspata çalışmakta olan gerçek zavallılardır. Kadın, dövülmez. Hayatın sevinçli ve hüzünlü her karesi kendisiyle paylaşılan, aklına müracaat olunan kutsal varlıktır. Kadın anadır, ona el kalkmaz. Cennet onun ayağı altına konulmuştur. Çocuklara bu örnekler miras kalmalıdır ki toplumda şiddet yer yurt bulamasın..    

Ontolojik anlamda, kadın ve erkeğin aynı olduğu herhalde düşünülemez. İki şey birbirine ne kadar benzer, ne kadar denk ve aynı derecede olurlarsa olsun; iki şey oldukları sürece aynı değildir. Dolayısıyle mutlak anlamda eşitlik zaten düşünülemez. Fakat farklı iki veya daha fazla şey çeşitli açılardan birbirlerine eşit olabilirler. 

Kadın ve erkek ayrı birer varlıktır. Toplum için biri diğerinden üstün değildir. Her ikisi yapı itibariyle birbirinden ne kadar farklı olursa olsunlar toplum içinden bakacak olursak tam değerli bir erkekle tam değerli bir kadın kıymetçe denktir.' şeklindeki tesbitleriyle kadın ve erkeğin hukukî açıdan (aynı haklara sâhip) olduklarına dikkat çekmektedir. Demek ki  aralarında çok bâriz farklar olmamakla birlikte toplumdaki işlevleri açısından kadının erkek gibi, erkeğin de kadın gibi olmadığı  inkâr edilemez. Çünkü kadın erkeğe göre fizyolojik olarak daha nârin ve zarif yaratılmıştır. Kadınlara mahsus bazı durumları (Hayız, Gebelik ve lohusalık..) sebebiyle de işlevlerini tam olarak yerine getiremiyecekleri  bir vâkıa'dır. (Dr. Van de velde)

            Kadının erkekten farkının sadece fizyolojik  açıdan olmayıp bir çok sebeplerden ileri geldiği bir hakikattır. İşte bu esasları bilmemek feminizm öncülerini, her iki cinsin aynı terbiye, aynı meşgale, aynı yetki ve sorumlulukları alabilecekleri inancına sevketmiştir. Gerçekte kadın erkekten önemli derecede farklıdır. Kadının vücudundaki hücrelerin her biri cinsinin izlerini taşır. Organik ve bilhassa sinir sistemleri için de durum aynıdır. Fizyolojik kanunlar da  yıldızlar âleminin kanunları kadar sert ve merhametsizdirler. Onların yerine insânî arzuları koymak imkansızdır. Onları oldukları gibi kabul etmek zorundayız. Kadınlar kabiliyetlerini kendi tabiatları istikametinde geliştirmeli, erkekleri taklit etmeye kalkmamalıdırlar. Medeniyyetin ilerlemesinde  kadınların rolü erkeklerinkinden  daha  yüksektir. Bu  rolü  terketmemeleri  gerekir.'(Dr. Alexis  Carrel İnsan Denen Mechul)

         Erkek ve kadının iki ayrı cins olarak farklılıklarının sadece fizikî yapılarında olmayıp; dokularında,  hatta kanlarında bile cinslerinin kimyevî ve anotomik izlerinin mevcudiyetini taşıdıkları ifade edilmektedir. 

 Auguste Comte': İki cins arasında, "Onları, hele insan soyunda, birbirinden ayıran temel bedensel ve ahlakî ayrılıklar vardır." diyerek farklılığa dikkat çekmektedir. Yine erkek ve kadının fizikî ve rûhî yapılarındaki farklılıkları sebebiyle, tüm dünya'da hukukçular ve ilim adamları farklı düzenlemelere gidilmesinin gereğini ifade etmişlerdir.

Sonuç olarak, İslam'ın temel kaynaklarına (kitap ve sünnet) göre, kadın ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik olarak, gerekse dini sorumluluk, hukukî ehliyet, temel hak ve hürriyetler  bakımından ilkesel bazda kadın-erkek ayırımı söz konusu değildir.

                                                                                       aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024