HAC YOLUNDAN ESİNTİLER - Eskişehir Haber

HAC YOLUNDAN ESİNTİLER

HAC YOLUNDAN ESİNTİLER
Yayınlama: 20 Aralık 2012 Perşembe - 7.110
A+
A-

          

   

            Bu Yol Harem’e Çıkar:  

Bu yol kutsal belde Mekke’ye, Oradan da Mekke’nin kalbi olan Haremi Şerif’e gider. Harem, Mekke’nin değil, aslında dünyanın atan kalbi sayılır.  Kalp nasıl atarsa insanın bedeninde, Kabe de dalga dalga akarak öyle atar Allah Allah diye.. (Haremi şerif, kabe’yi de içine alan mescidin adıdır.)

            İnsan gibi Kâbe de zikreder rabbini hem hiç ara vermeden. Günler geceler iç içedir orada. Aktörler değişse de Kabe hep zikreder rabbini..   

Kâbe, müminleri basar tüm sıcaklığıyla sinesine. Ana kucağı gibi müşfiktir o.  İnsan ana kucağına güven içinde nasıl sığınırsa ve arınırsa tüm kötü duygulardan; Kâbe de alır müminlerin tüm gerginliğini ve salar tekrar hayatın içine anadan doğmuş gibi tertemiz. Kâbe kol kanattır müminlere. Akan gözyaşlarıyla huzur bulur Mümin. Tüm yorgunluk orada nihayet bulur. İnsan baharını yaşar sanki bu mukaddes mekânda. 

Buranın çölü, yalçın kayaları yeşillik olur inanan mümine. Burada emindir insan tüm tehlikelere karşı. Çünkü mekân emin ve güvenilir bir mekândır. Burası emindir, Yüce Rabbımızın lisanıyla da böyle buyrulmuştur.

Buranın yakıcı sıcağı bile müşfiktir mümine. Sıcağı sanki gölge ve serinlikle sarmalar mümini. Rüzgâr bir sıcak eser bir de serin, işte burası Kâbe’nin şehri Mekke’dir. Hoş, şeytanı varsa da melekleri pek çoktur. Müminler de adeta melekleşmişlerdir.  Burası aynı zamanda Ahirete açılan bir kapıdır da.

 

Harem-i Şerif: 

Harem-i Şerif, kutsal belde, Ümmü’l Kur’a’nın yani şehirlerin şahının baş mescididir. O, bir mescit olarak işlevini en üst seviyede ifa etmektedir.  Fiziken devasa bir mescit olarak her gelen misafirini sinesinde barındırmaktadır. Her mü’mine fert olarak orada okuyabileceği Allah’ın kitabının temin edildiği ve her gelen müminin her an ibadete hazır ve nazır olarak bulduğu bir mekândır. 

 Orada okunan Allah Kelamı bir başka heyecanla okunduğu gibi, orada kılınan namaz da insana çok farklı duygu ve heyecanlar yaşatmaktadır. Beytin tavaf edilmesi ise bambaşka duyguları yaşatmaktadır mümine. Hacerü’l Esvedin başındakilerin heyecanı başka, Mültezem’dekilerin duygu ve heyecanı daha bir başka. Müstecep’tekiler keza yine başka başka duygular yaşamaktadır. Kâbe’ye dokunmak için yarışanlarla Hatimde namaz kılmak için yarışanların her biri başka başka duygu ve heyecan içindedirler. O kadar yakınlar ki Rablerine Necm suresinin “Kabe Kavseyni” gibi sanki. Yani iki yayın yakınlığı gibi rahmet esintilerini hissederler. 

Hac ibadeti,  kişinin kendini Allah'a en yakın hissettiği bir mekânda gerçekleşir.  Hem günahlardan temizlenmeye, hem de Allah’ın rahmet ve bereketinin kulları üzerine saçılmasına vesile olur. Çünkü ziyaret edenin, ziyaret edilen üzerinde hakkı vardır. Ziyaret edilene düşen, ziyaretçilere ikram etmektir.

Allah'ın da hac ziyaretini yapanlara ikramı, cennet olacaktır. Büyük imam,  Gazzalî şöyle diyor;  "Aynı gaye ile gönüller Allah'a bağlanıyor, eller semaya kaldırılıyor, gözler göklere dikiliyor, hepsi birden Allah'tan rahmet diliyorken Allah’ın onların dileklerini kabul etmeyip, rahmetini onlardan esirgeyeceğini mi zannediyorsunuz?

Hâsılı huzurun ve mutluluğun doruk noktada yoğun yaşandığı yerdir Harem-i Şerif. Her gelen bir damla misalidir kaptırır kendini bu güçlü sele. Damla dalga olur ama incitmeyen müşfik bir dalga olarak asırlarca devam eder.

 

Gönüle Giden Yol:

 

Hac, sevinciyle kederi iç içedir. Meşakkati vardır ama sevinç ve huzuru da bir başkadır. Kişinin kendi öz vatanından diyarı araba bir akıştır bu yolculuk. Görünürde böyle ise de aslında bu akış, insanın kendine yani iç dünyasına bir yolculuktur. Bu kişinin kendini yeniden kendinde bulmasıdır. Yaratılışının sırrına vakıf olmasıdır. Kulluğunun bilincine varmasıdır. Allah Rasulü’nün nübüvveti öncesi Hira’da yaşadığı uzletin yani yalnız olmanın getirdiği mana sırrını kavramaktır. Üstat N. Fazıl’ın “Yol O’nun varlık O’nun, gerisi hep angarya” mısraının ifade ettiği hayat gerçeğinin kavranmasıdır. Bu yoldan gayrı tüm yolların çıkmaz olduğunun idrak edilmesidir.

Telbiye, "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk lâ şerîke lek ("Rabbim, dâvetine sözüm ve özümle tekrâr tekrâr icâbet ettim, emrine boyun eğdim. Rabbim senin dâvetine icâbet, boynumun borcudur. Senin eşin ve ortağın yoktur. Rabbim, bütün varlığımla sana yöneldim. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Bütün bunlarda eşin ve ortağın yoktur senin".)

Telbiye de kulun Allah’a olan gerçek teslimiyeti değil midir?  İşte bu ifade Allah’a imanın doruk noktasıdır. Çünkü bu duygularla bir ibadetin baştan sona ifasına muktedir olmak gerçeğe farklı bir yaklaşımdır. 

                                                                                                                aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024