KARDEŞLİK ÜZERİNE - Eskişehir Haber

KARDEŞLİK ÜZERİNE

KARDEŞLİK ÜZERİNE
Yayınlama: 28 Ağustos 2012 Salı - 7.793
A+
A-

Kardeşliği besleyen en önemli unsurlar sevgi, hoşgörü, merhamet, yardımlaşma, birlik ve beraberlik gibi güzel ahlakın göstergeleridir. İslam, yaşayan her şeye sevgiyle bakıp kötülüğe karşı iyilik yapmanın da teşvik gördüğü bir anlayıştır.
Hz. Peygamber ‘Hiç biriniz kendisi için istediğini (mümin) kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz’ (Buhari,...

iman, 7) buyurarak bireyin toplumun özü yani en küçük parçası haline gelmesini ve empatik bir anlayışın imanla adeta bütünleştirilmesini sağlamış olur.
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. O din kardeşine haksızlık etmez. Onu düşmana teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim müslüman kardeşinin bir sıkıntısını giderirse Allan da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim müslüman kardeşinin hatasını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.. (Müslim, Birr ve sıla, 58)
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, iman, 93)
Din kardeşliği, görüşüp hiç tanışmayan insanların iman birliği sayesindeki gerçek ve kalıcı kardeşliklerini ifade eder. Bütün maddi endişeleri dışarıda bırakan ve sadece yüreklerden beslenen bu kardeşlik duygusu, onu paylaşanlar adına büyük bir hayır ve güzelliklerin de kaynağıdır. Bütün inananları “ümmet” kalıbında eriten İslam, böylece gönüllerden sınırları kaldırır ve bize bir takım toplumsal sorumluluklar yükler.
“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyen bir topluluk bulunsun.. (Al-i Imran, 104)
“Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine rahmet ve şefkatle muamele etmede bir beden gibi olmalıdır. Bedenin bir parçası rahatsız olduğu zaman, diğer kısımlarda onun rahatsızlığına ortak olur. (Buhari, müslim, Birr)
“Müminler birbirini destekleme ve birbirlerine yardımcı olma konusunda tıpkı bir binayı oluşturan parçalar gibidir.”(Buhari, salat, 54)
Dinin temel gayelerinden biri insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlamaktır. Aynı dinin mensupları olarak ‘sen’ ve ‘ben’ davasına kapılıp husumet ve düşmanlık tuzağına düşülmemelidir.
Dini kendi mezhep ve meşreplerinden ibaret sananlar kardeşliği de kendi dar çevrelerine hapsetmiş olurlar. Onlar Küçüldükçe daha da dindarlaştıklarını zannederler. Bir sürü sorunları kendi haline bırakarak birbirlerine karşı muhalefet etmeyi hayırlı bir iş olarak görürler. Bunlar küçük hesapların kurbanı zavallılardır.
"Hepiniz birden Allah'ın ipine (İslâm'a) sarılın, asla ayrılmayın, " (Âli İmrân, 103)
Merhametin de dindeki yeri önemlidir. Merhamet, esirgemek, acımak, koruyup bağışlamaktır. Hatta acımanın, sevgi duymanın ve şefkat beslemenin de ötesinde bir yaklaşımın ifadesidir. Allah Rasulü: “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez” (Sahih-i Müslim 4) buyurarak bizleri şefkat ve merhamete teşvik ediyor. Merhamet eden muhtaç olana merhametini gösterirken merhamet edene de o anda merhamet edilmiştir. Kişiye istediğinin verilmemesi dahi yine hayrı ve şerri bilen Allah’ın merhameti değil midir? O da bir başka açıdan merhamet olur.
“Sizden biriniz kendisi için istediğini başkaları için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz.” (Buhârî, İmân 7; Müslim, İmân 71) diyen Hz. Peygamber bizim kumaşımızı hamiyet, merhamet ve sevgi ile dokumuştur.
İşte bugün tüm toplumlar, gördükleri bir kötülük karşısında intikam ve misilleme ile iç dünyalarını soğutarak kendilerini teselli ederlerken bizde: “Ya Rabbi onları affet, çünkü onlar bilmiyorlar” deme kültürü etkindir. Bu da insanlığın onurunu korumaya yönelik müşfikane bir anlayışın ifadesidir.
Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yumaz değil (Yunus)
İnsanlardan hoşgörülü olmayı isteyen İslam Dini, insanların kusurlarının araştırılmasını meneder. Bir imtihan yeri olan bu dünyada iyilerle kötülerin bir arada yaşamasının ve imtihanın gereği olarak karşılıklı saygının yaşatılmasını ister.
Bir mü’min, bütün varlıklara ve özellikle insanlara sevgiyle yaklaşmalıdır. Nitekim Yunus Emre, Yaratılmışları severiz, Yaratandan ötürü, diyerek bu gerçeği dile getirmiştir.
Kin ve nefret sevginin zıddıdır. Kin ve nefret duygusu taşıyanlar, sevgiden yoksun olan kimselerdir. Bu gibi kimselerden hoşgörü de beklenemez. Sevgi ise saadettir ve o sadece mutluluk getirir.




Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024