NEFİS TERBİYESİ ÜZERİNE - Eskişehir Haber

NEFİS TERBİYESİ ÜZERİNE

NEFİS TERBİYESİ ÜZERİNE
Yayınlama: 28 Haziran 2012 Perşembe - 9.490
A+
A-

    

  Kutsallığı dinimizce öne çıkarılmış olan üç aylardan Şaban ayındayız. Beş gün sonra (4 Temmuz 2012 Çarşamba günü) Berat Kandilini idrak edeceğiz. Müslümanlar beklemekte oldukları Ramazan ayı sebebiyle her yıl yapageldikleri nefis terbiyesinde daha iyi bir seviyeyi yakalamaya çalışacaklardır.  İnsanın ancak bir süreç içerisinde mesafeler alabileceği nefis terbiyesinde Ramazan ayı gibi tüm toplumun iştirakiyle gerçekleşen özel ve manevi atmosfere çok ihtiyaç vardır. İşte böyle bir fırsat inananlar tarafından çok iyi değerlendirilmelidir.  Nefsin hâkimiyet alanından kurtulup onu kendi hâkimiyet alanımıza çekerek toplumla bütünleşmek ve münferit hareketlerden sakınmak hususunda daha istekli ve gayretli olmalıyız.

     Bilindiği gibi nefis, hırs, şehvet, öfke, mal ve makam düşkünlüğü gibi insanı öz benliğinden, uzaklaştıran tüm olumsuzlukların kaynağı olabiliyor. Nefsin insan saadetini engelleyen en büyük düşman olabileceği bilinerek onunla mücadele edilmelidir. Nefis büyük bir düşman konumuna girerek bütün varlığımızı yok edebilir. Nefsin piyon olarak kullandığı arzular, heva ve hevesler bizim için çaresi olmayan dertler şekline dönüşebilir. Nefsin insana daima kötülükler telkin edeceği Kutsal Kitabımızda Peygamber diliyle anlatılmaktadır. Bunun için de nefis kötü alışkanlıklardan arındırılarak gönül ilahi aşkla nurlandırılmalıdır.

     Bunun için de şunu iyi bilelim ki, Allah kulunu yasakladığı alanlarda asla görmek istemeyecektir. Emrettiği yerlerde ise onun bulunmasından çok hoşlanacaktır. Özellikle de Allahtan başkasının bilmediği salih amellerle müminin daha çok meşgul olmasını istenecektir. Çünkü salih amellerde gizlilik ihlas ve samimiyetin alametidir. Müminin en büyük sermayesi imanı ve amellerindeki ihlasıdır. Onu elde etmenin yolu nefisten korkup onun tuzaklarından sakınmalıdır. Zaten bu konuda üç şeye dikkat çekilir. Denilir ki:  Allahtan, nefisten ve Allahtan korkmayandan korkun.

     Ahlakı güzelleştirmek ve edep sahibi olmak en başta nefsi bu gibi kötü hasletlerden arındırmakla mümkündür. Nitekim Allah Teâla:  "Ancak Yüce Allah'a selim kalple gelenler kurtulur." (Şuara, 89), “Nefsini arıtan saadete ermiştir. Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır.(Şems, 9-10) 'Her kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi hevadan alıkoyarsa işte onun gideceği yeri Cennet'tir." (Naziat, 40) buyurur.

     Biz de büyüklerin dediği gibi şöyle diyoruz:  Alah Teâla hiç kimseyi göz açıp kapayıncaya kadar nefsiyle baş başa bırakmasın. İmamı Busiri Kasideyi Bürde’de,  "Nefis, çocuk gibidir, sütten kesti mi kesilir. Kesmezsen emzirdikçe emmek ister..”  Derken nefsine mahkûm olan insanın daima heva ve heveslerinin ardından koşacağına bu sebeple de her türlü yanlışlığa açık olacağına dikkat çeker. Bugünkü gülmeler yarın ki ağlamalara dönüşecekse bu durum saadetin değil, felaketin habercisidir. Saadet yerine felaketi arayan insanlar bindiği dalı keserek hayatına son verenlerden farksız olanlardır.

     Nefis ve Şeytan, insanın manevî ilerleyişinde en büyük iki engeldir. Nefis içeriden, Şeytan dışarıdan dünya ve ahiretimizi perişan etmek için çalışırlar. Şeytan, nefsin zaaflarını tanır ve onu yakalayıp kendine esir eder. Ancak şeytan ve nefis, insanın ALLAH katında mertebe kazanması için engel olduğu gibi O’na ulaşmaya bir vesile de olabilir. Bunu, Mevlâna'nın şu veciz ifadesinde görmekteyiz: "Su, geminin içine girerse onu batırır. Altında bulunursa, onu yüzdürür."  Yani insan nefis ve şeytana hâkim olursa derecesi artar. Fakat o iki düşmana kişi kendini mahkûm ederse ilerleyemez, aynı şekilde denizde boğulup yok olur.

     Mecazi bir ifadeyle söylemek gerekirse, günümüzde nefisler hürriyet meydanını mekân edinmiştir. Dinin günah kabul ettiği pek çok şey de var ki, insan hayatında yaşamla entegre olmuştur. Çarşı-pazar ta ki vitrinlere kadar her şey nefse hitap ediyor, TV programlarının çoğu nefsi sanki günahlara itekliyor, pek çok şarkılar günaha çağırıyor. Aksine günümüz insanı nefsi tanımıyor ve nefis terbiyesinden habersiz yaşıyor. Modern insan, insanoğlunun artık eski çağların kölelik zincirinden kurtulduğunu söylese de günümüzde çoğu insanın, nefsinin kölesi konumunda olduğunu fark edemiyor.  

     Nefsi yok etmenin imkânı yoktur. Zaten İstenen de bu değildir. Esas olan nefsi kötülüklerden uzak tutup iyiliklere yönlendirerek onu istenen çizgiye çekebilmektir. Nefis terbiyesinden amaç da her bakımdan olgun ve örnek bir insan modelini yaşatmaktır. Olgun insan olmaktan kastımız Allah’ın istediği gibi bir kul olma gayretiyle yaşamaktır. Kandiliniz şimdiden kutlu olsun.                                                                                                            

                                                                                                              aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024