KURAN VE TOPLUM - Eskişehir Haber

KURAN VE TOPLUM

KURAN VE TOPLUM
Yayınlama: 27 Şubat 2012 Pazartesi - 8.250
A+
A-

 

     Varlığımızın Amacı:

     Varoluşumuzun ana gayesi Yaratanı tanıyıp ona olan kulluk borcumuzu ifa etmektir. Bunun hikmetinden habersiz yaşayanlar kendi ruh dünyalarını ölüme mahkûm ederler. En yüksek ruh halini insan mabette yaşar. Aksi halde mabedini kaybeden millet ruhunu da kaybeder.

     Allahsız var olmak mümkün değildir. Her varlık Allah’ın varlığına endekslidir. Varlığını Allah’ın varlığında gören insana ne mutlu! Bu fani olanın varlığını baki olanda görmesidir.  Tüm mahlûkat içerisinde yaratılışını bilip düşünen tek varlık insandır. Kendi yaratılışı için, niçin ve nasılı irdeleyen, yaratılışının hikmet ve sırrını idrak edebilen sadece insandır. İnsana en yüce duyguları yaşatan da inancıdır. Yüce yaratıcının her yerde hazır ve nazır olduğunu bilmek, insana kişilik ve güç kazandırır. Sadece onun önünde eğilip ona güvenme duygusu tüm zalimlere karşı da meydan okuma cesaretini verir.

      Bu noktadan baktığımızda Kuran, o toplum için bir hayat kaynağıdır. O sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda varlığımızın kaynağıdır. Nitekim İslam da düşünce tarzından çok bir hayat şeklidir. Kuran’ın terbiyesinden mahrum bırakılan ruh dünyamız, kibir ve gurur bataklığına dalmaya mahkûm olacaktır. Nefsinde kibir ve gurur taşıyan bir başkasının emri altına girmeğe tenezzül etmediği gibi isyana da çabuk kayacaktır.

      

     Kuran ve Toplum:

     Hz. Peygamber (a.s.) Kuran’ı şöyle tanıtır: “ Kuran toplum için bir hakem ve hüküm kaynağıdır. O, hak ile batılı ayırt eden en sağlam ölçüdür. Onda her şey ciddidir. Kim onun dışında hidayet ararsa Allah onu saptırır. O, Allah’ın en sağlam ipidir. O dosdoğru yoldur. Onunla amel eden mutlak mükâfat görür. Onunla hükmeden adaletle hükmetmiş olur.” (Taç.) 

     Biz de diyoruz ki: Kuran’a saygı gösteren Allah’a saygı göstermiş olur. Kuran’a değer vermeyen Allah’ın hürmetini ihlal etmiş olur. Kuran, hem ibadetlerin, hem de ahlak ve hukuk alanındaki düzenlemelerin kaynağıdır.

     Allah bize Kuran’ı okuyup onun hükümleriyle amel etmeyi emrettiği halde, bazıları Kuran okumayı amel haline getirmişlerdir. Oysa bir toplum onun mesajını alıp kendi yaşam alanını onun alanına oturtabildiğinde gerçek yaratılış amacına uygun bir davranışı benimsemiş olacaktır. Bugün toplum metafizikten mahrumdur. Böyle bir toplumun ilmi olsa da irfanı yoktur. Maddeten zengin iseler de manen çok fakirdirler. Gerçek âlim de, fazlasıyla bilen değil, eksiğiyle bilendir. Yani eksik tarafını görendir. Genelde doğulu âlimler bunun şuurundadır. Materyalist kafa sadece doğruyu ben bilirim iddiasında olandır. Merhum N. Topçu’nun dediği gibi: “Davamız, hayata uymak değil, hayatımızı Hakk’a uydurmaktır.”

     Toplumlar, iman değerini kaybettikleri gün, mutlu bir hayata veda etmiş olurlar. Toplumları noksanlıktan mükemmelliğe ancak inançları ve ondaki samimiyetleri ulaştırır.

     Hz. Peygamberin beyanına göre, ‘cehennem arzuların hemen yanındadır. Cennet ise zorluklarla kuşatılmıştır. Cebrail, arzularla süslenen cehennemi görünce “korkarım kimse buradan kurtulamayacak” zorluk ve güçlüklerle çevrelenen cenneti görünce de “korkarım kimse buraya giremeyecek” demiştir.’

      İnsan haksız ve ahlâksız her türlü ortamdan ancak İslam ahlâkı ile kurtulabilir. İslam ahlâkı, Kuran'ı yaşama ahlâkıdır. Peygamber (a.s.) de Kur'ân ahlâkının en güzide modelidir. Onun kişiliği, insanın ve imanın kemâlidir. Çünkü o, îmânı eylem hâline koyup dünyaya yayan bir kişiliğin örneğidir.

   

     İslam Kardeşliği:

     İslam’ın hükümlerinin hemen hemen tümü, fertler arasında birliği sağlama amacını taşır. Tüm insanlar yaratılıştan kardeştirler. Ancak insanların mümin olarak nitelenmeleri, ırk veya soy birlikteliğine bağlı değildir. İslam’da kan bağından ziyade, inanç kardeşliği esastır. Bu konuda ki ilahi beyanlar şöyledir:

     “Bir toplum, kendi özündeki nitelikleri değiştirmedikçe Allah onların durumunu asla değiştirmez.” (Rad, 11)

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyen bir topluluk bulunsun.. (Al-i Imran, 104)

     “Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine rahmet ve şefkatle muamele etmede bir beden gibi olmalıdır. Bedenin bir parçası rahatsız olduğu zaman, diğer kısımlarda onun rahatsızlığına ortak olur. (Buhari, müslim, Birr)  

“Müminler birbirini destekleme ve birbirlerine yardımcı olma konusunda tıpkı bir binayı oluşturan parçalar gibidir.” (Buhari, salat, 54)  

“iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de, mümin olamazsınız.” (Müslim iman 93 - 94)

“Mümin, ahlaklı, uyumlu yani ünsiyet ve ülfet edilen kişidir. Başkalarıyla geçinemeyen kişide hayır yoktur.” (Ahmed, Müsned. V, 335) 

 “Hiçbir kimse, kendisi için istediği hayır ve güzel şeyleri, diğer kardeşleri için de arzulamadıkça iman etmiş olmaz.” (Buhari, iman 6; Müslim iman, 71)  

      Bugün yer kürede, en az okuyan ve en çok televizyon izleyen ülkelerin mensuplarından birileri olarak akşamları televizyonları yarım saat daha geç açıp, yarım saat daha erken kapatarak, kuran’ı daha iyi anlama ve Kuran kardeşliğini yaygın hale getirmek için kuran’i atmosferi evlerimize konuk etme gayretleriyle kendimize ve aile fertlerine zaman ayırmalıyız. Böylece Kuranla buluşma gerçekleştirilmelidir. Böylece ömrümüzün hiç olmazsa çok küçük bir dilimini fani heveslerin tasallutundan kurtarmış oluruz. Böylece biraz da yüce yaratıcının rızasını kazanabiliriz. Kendimize yepyeni bir ruh vererek hayatımızı güzelleştiririz. Kuran’ın mümine önerisi şöyledir: Oku, düşün, anla ve yaşa..





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024