Helal Kazanç - Eskişehir Haber

Helal Kazanç

Helal Kazanç
Yayınlama: 22 Aralık 2011 Perşembe - 8.289
A+
A-

 

Kazanç; satılan bir malın, yapılan bir iş veya harcanan bir emeğin karşılığında elde edilen para cinsinden her türlü gelirin adıdır. İslam dininde asıl olan helal kazançtır. Nitekim kazanç farz bir ibadet olarak telakki edilmiştir. (Taberani, Mu'cemul-Kebir). Kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi, bunu da ancak meşru yoldan çalışarak yapması ibadet olarak değerlendirilmiştir.

Kişinin ahlâkî güzelliği, kul hakları hususunda duyarlılığı, kendine ve yaratanına karşı sorumluluk duygusuna sahip olması ticarî hayat da sağlam bir zemin oluşturur. Bu tür yasaklama ve kısıtlamalara uyularak elde edilen kazanç, İslâm nazarında çok saygıdeğerdir.

Dinin insan ilişkileri ve ticarî hayatla ilgili aldığı netlik, dürüstlük, güven, doğru sözlülük, sözünde durma gibi dinin genel ilkelerine bağlı kalmak ticari hayatta güvenle birlikte toplumsal düzen ve istikrarı temin eder.

Müslümanlar nezdinde, haram lokma ile beslenenlerin ibadetlerinin geçersiz olacağı, gayri meşrû yollarla oluşturulan malın bereketsiz olacağı ve bu kazancın kişiye ne dünyada ne de ahirette huzur ve mutluluk getiremeyeceği bilinci hiç şüphesiz temiz toplumun temellerini oluşturur.

 

Helal Kazancın Önemi:

Yüce Allah: "Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri (kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez Allah'ın size vermiş olduğu helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkun." (5 Maide, 87-88) buyurur.  

Yüce Allah: “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını, yalan yere yemin ve şahitlik gibi haram yollardan yemeniz için o malları hâkimlere, reislere, yetkili idarecilere, mahkeme hâkimlerine el altından vermeyin.”(Bakara sûresi:188) buyurur. 

Kur'an'da, "Erkekler için de çalışıp elde ettiklerinden bir pay vardır, kadınlar için de çalışıp elde ettiklerinden bir pay vardır" (Nisâ 4/32) buyrularak adil ücret dağılımına yani eşit işe eşit ücrete ayrıca ücret açısından kadın ve erkek arasında hiçbir ayırımın da olamayacağına işaret edilmiştir.

Abdullah bin Ömer (ra): "Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çivi gibi olsanız da haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez" buyurmuştur.

Hz. Peygamber de ümmetini şöyle uyarmıştır: "Öyle bir zaman gelecektir ki, kişi malını helalden mi haramdan mı elde ettiğini önemsemeyecek."  Buhari, Ticaret, 58)

Hz. Peygamber bir hadislerinde, "Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş değildir" (Buhârî, "Büyû`", 15) buyurmuş ve kendisine en temiz kazancın ne olduğu sorulduğunda da, "Kişinin kendi elinin emeği, bir de dürüst ticaretle elde edilen kazanç" (Müsned, IV, 141) olduğunu söylemiştir.

İbrahim Edhem Hz.leri: "Midelerine girenlerin helal mi, haram mı olduğunu araştıranlar iman bakımından yükselirler. Kazançlarının helalliğini düşünmeden dünyalık peşinde koşanlar ise önce mide fesadına uğrarlar, sonra da huzurları kaçar, manen yükselemez, alçalırlar. Ne ibadetlerinin, ne de yaptıkları iyiliklerin zevkine varabilirler" demiştir.

 

Ticari Hayatta Bilinmesi Gerekenler:

İslâm dininin iki aslî kaynağı olan Kur'an ve Sünnet'te ticarî hayatla ve kazanç yollarıyla ilgili olarak işaret edilen yasaklama ve sınırlamalar, belli bir sınırlılık taşısa bile, gözetmek istediği yarar ve ilke, sakındırmak istediği zarar ve haksızlık açısından her devir ve dönemin ticarî hayatını düzenlemeye imkân verir ölçüde geniş ve kapsamlıdır.  

İslâm'da aslî ve tabii kazanç yolu emektir. Nitekim miras, vasiyet, nafaka, zekât, hibe gibi istisnaî yollarla elde edilen mallar da başlangıcı itibariyle emeğe dayalıdır.  

İslam iktisat anlayışında emeğin önemi öne çıkarılırken, sermayenin de kâr payına işaret edilmektedir. Ziraat ve zenaat gibi doğrudan emeğe dayalı kazanç yolları yanında ticaret, komisyonculuk, ortaklık, gibi dolaylı olarak emeğe dayalı kazanç yolları da vardır. İslâm bu konularda helâl ve meşrû olan şekil ve usulleri ayrı ayrı belirtmek yerine, sadece yasak ve gayri meşrû olan usul ve davranışlara işaret ederek iş ve ticaret hayatının kendi tabii seyrinde gelişimine imkân tanımıştır.

İslam, iş ve ticaret hayatıyla ilgili karşılıklı rızâ ve gönül hoşnutluğunu temel ilke olarak koymuş, akitlere ve verilen söze bağlılığı emretmiş, aldatma, yalan beyanda bulunma, zorlama, karaborsacılık, karşı tarafın sıkıntıda olmasından yararlanma, belirsizlik gibi yollarla elde edilen kazancı yasaklamıştır.

Yine şehre dışarıdan mal getiren kimselerin bilgisizliğinden yararlanarak ellerinden malı ucuza alma, elde edilmesi kesin olmayan mahsul ve meyveyi önceden satma, el altında bulunmayan veya teslimi zayıf bir ihtimal olan malı satma, bir başkasının pazarlığı devam ederken fiyat verme, müşteri kızıştırma gibi bir taraf için risk ve aldanma unsuru taşıyan ticaret de, karşılıklı rızâ bulunsa bile, câiz görülmemiştir.

Sermayenin riske girmeksizin emeksiz kazancı olan faiz, yine haksız kazanç temin etme olan hırsızlık, gasp, rüşvet, hile, kumar haram kılınmış, zina gibi doğrudan haram işleyerek veya içki satımı gibi haramın işlenmesine yardımcı olunarak gelir elde edilmesi yasaklanmış, bu yollardan elde edilen gelir de değersiz görülerek diyaneten ve hukuken geçersiz kabul edilmiştir.

Emek unsuru bulunmayan nafaka, miras, zekât ve sadaka, hibe, vasiyet, ödül, ganimet, gibi kazanç usullerinin meşru kılınışının da yarar ve hikmetleri açık olup, bu hükümlerin teşri kılınışı, öz olarak, yakınlar arası bağı ve dayanışmayı koruma, toplumda sosyal adaleti sağlama, kişilerin ihtiyacının giderilmesi veya haklarının karşılanması gibi çeşitli amaçlar taşımaktadır.

Ebû Humeyd es-Sâidî (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Dünya malını taleb etmekte dikkatli ve güzel davranınız. Çünkü herkes kendisi için yaratılmış olan dünyalığı kazanmaya hazırlatılmış durumdadır.” (İbni Mace, Ticarat:2)

            Ebu Hureyre (R.A.) den rivâyete göre, Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o devirde kişi ele geçirdiği malı helâldan mı, yoksa haramdan mı kazandığına hiç aldırmayacak.”(Buhârî, Büyû:7)  Buyurdu.  

Şeytan haram yiyenlerin dostudur. Şeytan onları gaflete, günaha sevk eder, ibadetlerden uzaklaştırır. Hz.Mevlana'nın diliyle: “Bilgi de hikmet de helal lokmadan doğar; aşk da, merhamet de helal lokmadan meydana gelir. Bir lokmadan haset, hile doğarsa, bilgisizlik, gaflet meydana gelirse sen o lokmanın haram olduğunu bil. Hiç buğdayını ektin de arpa çıktığını gördün mü?” (Tahirul-Mevlevi, Şerhi Mesnevi,3/832-834)

                                                                                                   aorum_26@hotmail.com

 

   





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024