GÖNÜL DÜNYAMIZ - Eskişehir Haber

GÖNÜL DÜNYAMIZ

GÖNÜL DÜNYAMIZ
Yayınlama: 17 Ekim 2011 Pazartesi - 8.594
A+
A-

 

İnsan anatomisi hakkındaki bilgiler, insanın olağanüstü yaratılışta olduğunu gösteriyor. İnsanın maddi boyutunun yanında manevi ve ruhi boyutunun da fevkalade mükemmel olduğu bilinmektedir. Bu da her şeyin yaratıcısı olan Allah’ın büyüklüğünü ve O’nun yüce kudretini yani esmasının ve sıfatlarının nihayetsiz olduğunu ifade eder.

Bir Kutsi Hadiste “Ben, yerlere ve göklere sığmam, fakat inanan kulumun kalbine sığarım” buyrulur.

 Böyle olunca insanda Allah’ın tecelli ettiği en güzel mekân şüp­hesiz kalptir. Allah, kalplere istediği şekilde hükmeder. Huzur ve sükûnu oraya yerleştirir. Kalplerde olan her şeyi O bilir. Huzur ve sükûna kavuşan kalpler, Allah ile mutluluğa ererler. Kalp ilâhi güzellikleri yansıtan bir aynadır. Nitekim İnsanoğlu’nun kalbi, taşımak için aldığı emanetin gereğini yapacak yetenektedir ve buna yaratılıştan kabiliyetlidir.

Tasavvufta Allah aşkı, kişide Allahtan başka her ne varsa hepsini unutmaktan, kendi hayatını O’nda yok etmekten ve O’nun sıfatlarını kendi sıfatlarıyla değiştirmekten ibarettir, diye tarif edilir. Allah’a âşık olan ona lâyık olduğunu örnek ahlakıyla ve düzgün hayatıyla gösterir. İşte O’nu sevebilmek için O’nun güzelliğini aksettiren güzel amellere ihtiyaç vardır. Bir ayeti kerimede görüldüğü üzere: “Ancak Allah’ı anmakla kalpler yatışır ve huzur bulur.”(Ra’d: 28) buyrulmaktadır.

Yine bir Kutsi Hadiste “Ben bir gizli hazine idim, tanınmak istedim.” buyrulur.

Öyleyse kul yaratıcıyı ve şükran borcunda olduğu yüce varlığı bilip takdir etmelidir. Kap ancak hacmine göre su alabileceği gibi kişilerde aklına ve ilmi donanımına göre rablerini tanıyıp o’na karşı şükranı nimette bulunabilirler. Her kişi aşkı ve bilgisi nispetinde Allah’ı müşahede edebilir. Bu mertebeye ulaşanlar, gerçek aşk içinde yaşarlar. Aşk, korkağı cesur, hoşgörüsü olmaya­nı anlayışlı, cimriyi cömert, zalimi yumuşak yapar. Onunla duyu organları temizlenir, ruh kıvanç duyar.  (S.Tandoğan)

İslam’ın tevekkül anlayışında üç derece vardır: Şikâyeti terk, hale rıza ve muhabbettir.

Şikâyeti terk, bir anlamda da sabırdır. Sabır, İslam dininin ahlakıdır. Acılara yüz ekşitmeden dayanmaktır.  Hale rıza, Allah’ın takdirini hoş karşılamak ve duruma karşı isyan etmemektir. Haram ve zevklere koşan nefis, istemediği ibadetten, kulluktan kaçar. Biz bedenimizin isteklerinden kurtulup, yüreğimizin isteği olan kulluğa yöneldikçe insan olabiliriz. Kötü işlere ve günaha karşı terk duygumuzu geliştiremediğimizde kaybeden biz oluruz.  Kulluk takdire rızadır. Muhabbet ise, başa gelenleri saygı ile karşılamaktır.

Nitekim Şeytan, Yüce Allah’a karşı beni ateşten Âdemi topraktan yarattın, ben ondan üstünüm, derken maddeyi ön plana alıp asıl yaratanı ve ona itaati yani başa geleni saygıyla karşılama olan takdire rızayı terk etmiştir.  Bir manada da Allah’ın taksimine itiraz edip onu küçümsemek olan bu hareket şeytanın huzurdan kovulmasına ve gözden düşmesine sebep olduğu gibi mahlûkatın en üstünü olan insanların da bu konuda dikkatleri çekilmiştir.

Hayatın ölümü unutturduğu korkunç bir çağın çocuklarıyız. Dünya ve ahiretimizi gün be gün kaybediyoruz. Oysa ölüm ve hesabın unutulmaması en güzel erdemimiz olmalıdır. Çünkü ölümü unutmayan insanlar toplum için tehlike olmaktan çıkar. Ölüm korkusu diğer yaşayan tüm varlıkların hayatlarına saygıyı artırır. Kullukta hata yapmamak, toplum içindeki çizgimizi iyi tutturmak, ibadetlerimizi ertelememek ve bu hayatı bir fırsat bilerek iyi değerlendirmek gerekir.

Bu Âdem dedikleri
            El ayakla baş değil
            Âdem mânâya derler
            Suret ile baş değil

Beden ruhun mekânı olması nedeniyle değerlidir. Ama asıl insan denilen varlık bedenimiz değil, ruhumuzdur.  İnsan ruhuyla ve gönlüyle insandır. İnsanın en üstün yönü sevgi ve hoş görüsüdür.  Düşünen beyinler de aynı şekilde takdire şayandır.                                                                                                                         

Gönül yapmak, insanları sevindirmek ve kırık kalpleri onarmak demektir. Gönül Hakkın tecelli yeri olduğundan saygındır. Gönle girmek, gönül imar etmek son derece önemlidir. Gönlün en arı, duru ve temiz duygusu sevgidir. Gönül her türlü çıkardan, beklentiden kötü duygu ve düşünceden arındıktan sonra geride kalan sevgi olacaktır.

Gönlünü kötü duygu ve düşüncelerden arındıran ve gerçek imana sahip olan dini yükümlülüklerini samimiyetle yerine getiren insanların oluşturduğu bir toplumda sevgi, saygı, hoşgörü ve dostluk egemen olur.

 Enes bin Malik’den gelen bir rivayete göre: “Kul güzel ahlakı sayesinde abit bir kişi olmadığı halde cennetin en üst derecesine ulaşırken; kul kötü ahlakı yüzünden abit bir kişi de olsa cehennemin en alt derecesine düşer, denilir.





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024