RAMAZAN VE TOPLUM - Eskişehir Haber

RAMAZAN VE TOPLUM

RAMAZAN VE TOPLUM
Yayınlama: 10 Ağustos 2011 Çarşamba - 9.507
A+
A-

 

Ramazan ayı, Kur’an’ın indirildiği, İslam’ın oruç ibadetinin ifa edildiği, Hz. Peygamber’in Kur’an’ı Kerimi Cebraille karşılıklı okuduğu, teravih namazlarının topluca kılındığı, zekâtların genel olarak ödenmesinin tercih edildiği, keza sadaka ve fitrelerin de büyük bir coşku ile gönülden verildiği, her türlü ibadeti işleme isteğinin adeta galeyana geldiği toplumsal bir ibadet ayıdır.

İnsanlığın en çok sorun yaşadığı alan, şüphesiz sosyal alandır. Özellikle toplum hayatında insanlar arası ilişkilerde sevgi, saygı, hoşgörü, adalet, merhamet, şefkat, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, canlıların masumiyeti anlayışı ve paylaşma gibi erdemler son derece önemlidir. Sözü edilen bu değerler toplumsal huzur, güven ve barışın ana unsurlarıdır. Bu değerlerin güçlü olduğu sosyal ortamlarda hayat daha huzurlu ve güvenlidir, zayıf olduğu ortamlarda da hayat endişeli, huzursuz ve güvensizdir. O nedenle huzurlu bir toplumsal ortamın oluşmasında Ramazan Ayı gibi manevi ortamlara ihtiyaç vardır. Zira Ramazan atmosferi insanların nefislerini dizginleyerek, onların yumuşamasına ve ahlaki değerler çerçevesinde davranmasına imkân sağlar.

 Ülkemizin en büyük problemini, “içtimâî ahlâk sorunu” olarak tanımlamak mümkündür. Millet olarak “temiz toplum” yapısını oluşturmada tepeden tırnağa ahlâkî anlamda bir arınmaya ihtiyacımız vardır. Bu sebeple Kur’ân’da insan, sadece ferdî değil, topyekûn içtimâî mânâda da arınmaya çağrılır. Bu arınma faaliyeti, toplumun en küçük birimi olan aileden başlamak suretiyle toplumun bütün kesimlerine yayılmalıdır. Zîrâ iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak görevi, sadece ferde ait değil, topluma yüklenen bir sorumluluktur da. Bu mesuliyet şuurunun temelleri önce ailede atılır, sonra da okul hayatında şekillendirilir.

Bilindiği gibi çocuk gözlerini aile içinde dünyaya açar. Aile, ferdin doya doya mensûbiyet duygusunu içselleştirdiği ve sosyalizasyon sürecine katıldığı bir ortamdır. Dolayısıyla, çocuklar ilk eğitimlerini aile ortamında yaşayan büyüklerinden alırlar. Çocukluk dönemi bir çeşit alıcı olma dönemidir. Çocuklar ailede gördüklerini gündelik hayatlarında taklit etmeye özenirler. Bu sebeple aile, “değerlerin” çocuklara aktarıldığı önemli bir aracı kurumdur.

Ramazan ayı boyunca insan, ferdi ve sosyal olgunluğa erişmek için çok ciddi ve zor bir imtihandan geçer. Nefsinin zaaf ve tutkularıyla oldukça çetin bir mücadele içine girer. Oruç, kişi iradesini iyiye ve güzele yönlendirme noktasında insana çok ciddi destek ve katkılar sağlar. İnsan; çirkinlikler ve olumsuzluklar bir yana, günlük hayatın normal seyri içinde kendisi için helal ve meşru olan pek çok iş ve davranışları bile, geçici bir zaman için bile olsa kısıtlama veya tamamen terk edebilme kararlılığını gösterir. 

Özellikle Ramazan ayında faydalı ve güzel işleri yaparak şevk ve heyecan duymaya başlayan insan, yavaş yavaş kötülüklerden soğuyarak onlardan nefret etmeye başlar. Önemli olan Ramazandan sonra da aynı güzel alışkanlıkları sürdürmek ve bunları kalıcı hale getirmeye çalışmaktır. Nitekim Ramazan sonunda büyük sevinç ve mutluluğumuzun kaynağı olan Bayramlar da, bu kararlı mücadelenin başarıyla sonuçlanmış olmasının bir ifadesi değil midir? Ramazan orucuyla bu imtihandan yüz akıyla çıkanlar öfkelerini yenerek ne kadar güçlü bir iradeye sahip olduklarını gösterdiklerinden Bayramı gerçek anlamda hak etmiş olurlar.

Ramazan-ı Şerifte tutulan oruç, şayet halis bir niyetle tamamlanırsa ona verilecek manevi ecir ve sevaba insanlarca bir ölçü ve sınır konulmasına imkân yoktur. Çünkü Cenab-ı Hak “Oruç sırf benim için eda edilen bir ibadettir, onun mükâfatını da ancak ben takdir ederim” buyurmuştur.

Oruçlu kişi, orucunun feyiz ve bereketine kavuşabilmek için nefsin her türlü bencil ve mağrur tutkularından, özellikle bu ay içinde olabilecek öfke ve asabiyetten kendini korumak durumundadır

Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Oruç tutmaya başladınız mı, oruçlu olan kimse kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın! Biri ona söverse yahut bağırıp çağırırsa, sadece, ‘Ben oruçluyum!’ desin. Ve sevabını Allah’tan beklesin.”

Genel olarak ibadetlerin faydaları fertlerle sınırlı değildir. Bazı ibadetler toplumun düzen ve ahengini önemli ölçüde etkiler. Mesela oruçta bu özellik çok bariz ve belirgin bir şekilde gözlemlenir. Cemaatle kılınan namazların sosyal ilişkiler açısından ne kadar önemli olduğu açıktır.

Hac ibadetinin sadece dar alanda değil, organize bir şekilde ele alınıp işletilebilse küresel alanda da etkisi, Ğayri Müslimlere kadar uzanacaktır. İşte bugünkü açlık boyutunun öne çıkıp böylesine vahim olarak gündeme oturması müslümanların değerlerinden habersiz olduğunu gösterir.

Zekâtta da aynı şekilde sosyoekonomik dengeleri olumlu yönde etkileyen çok hikmetli özellikler vardır. Ramazan ayının manevi atmosferi içinde farz olan zekâtın dışındaki her türlü sadaka ve maddi yardımlaşmanın da zenginleştirdiği bir ihsan ortamında nice bunalmış insanların sıkıntı ve problemlerine çözüm ve rahatlık sağlandığı herkesin bildiği bir gerçektir.

“Ademoğlunun her ameli katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yediyüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu dilediğim gibi mükâfatlandıracağım.” Kutsi hadis

 





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024