Gelir Dağılımında Eşitlik İlkesi: - Eskişehir Haber

Gelir Dağılımında Eşitlik İlkesi:

Gelir Dağılımında Eşitlik İlkesi:
Yayınlama: 17 Şubat 2011 Perşembe - 11.662
A+
A-

   

 

Tabiattaki ve hayattaki ekonomik ve sosyal kaynakların, ideal olarak insan ve toplumlar arasındaki paylaşımı, eğer her insanın ve her toplumun sadece ihtiyaçlarına göre yapılmış olsaydı, bu dağılım “adalet” ve “eşitlik” anlayışına uygun olurdu. Fakat toplumların tarihi tecrübesi göstermiştir ki, ortalama her toplum, daha fazla iktidar ve güç toplamak üzere, her zaman daha fazla ekonomik ve sosyal kaynağa sahip olmak istemiştir. Bu da toplum içerisinde “adaletsizlik” ve “eşitsizliğe”  sebep olmuştur.

Aslında adalet ölçülerine göre, mevcut nimetlerin insanlar arasında paylaştırılmasına ilişkin görüşler, kişiden kişiye, toplumdan topluma ve zamandan zamana farklı şekillerde ifade edilmiştir. Adaleti gerçekleştirmek amacıyla ileri sürülen kriter’ler gerçekte yol gösterici olmaktan ve çözüm getirmekten uzak bulunmaktadır. "Adalete uygun hukukun" toplumun iyiliğini gerçekleştirdiği ve geliştirdiği veya "âdil hukukun" bu nimetleri kişilerin "yeteneklerine" göre toplum üyeleri arasında paylaştırdığı fikirleri çoğu kez ileri sürülmüştür. Her iki fikir de genel ve soyut anlamda doğru olabilir. Ama belirli bir durumda hangi adalet ilkesini uygulamanın daha doğru olacağı konusunda, kesin ve objektif geçerliliği olan bir görüşü savunmanın mümkün olmadığı söylenebilir. (GÜRİZ A. Hukuk Felsefesi, sf. 70)

Kant da, Ulpian'ın izinden giderek "şerefli yaşa, kimseye zarar verme, herkese payına düşeni ver" şeklinde ki sözüyle adil yasaya olan iştiyakını dile getirmiştir. Çağımızda da hangi hukukun "adalete uy­gun olduğu ya da "doğru" bulunduğu konusundaki görüş ayrılıkları ve fikir çatışmaları devam etmektedir. Bunun nedeni, kişilerin "ada­let" konusundaki fikirlerinin de, kendi kişisel çıkarlarına ve inançlarına, mensup bulundukları toplumların veya sosyal gurupların faydasına ve kişilerin mizaç ve karakterlerine bağlı olarak değişmesidir.

Herkese "değerine", "katkısına", "ihtiyacına", "yeteneğine" sosyal statüsüne" göre payına düşenin verilmesi gibi farklı dağıtıcı adalet yaklaşımlarının temelden yoksun olduğu açıktır. Bundan başka adalet ile eşitlik arasında sağlıklı ve mantıkî bir ilişki kurma çabaları da sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Ancak, adalet idesinin temelden yoksun da olsa bütün tarih boyunca insanlara yol gösteren bir “kutup yıldızı" sayıldığı, insanların heyecanını etkileyen bir kuvvet özelliğini taşıdığını belirtmek gerekir. (GÜRİZ Adnan, Hukuk Felsefesi, sf. 69)

Eşitlik denilince genel olarak akla gelen bir husus da; ücretlerin eşit dağılımıdır. Ancak bu da, insanda başkalarından daha fazla çalışma arzusunu yok eder. Daha az çalışarak hatta hiç çalışmayarak meşru olmayan usullerle aynı ücreti almaya teşebbüse yol açar. Toplumda sermaye birikimine engel olur. Bunun en belirgin örneği, kısmen Marksist ekonominin uygulandığı Sovyetler Birliğinde görülmüştür. 

Sosyal adalet, sosyal eşitlik demek değildir. Herkesin aynı gelire sahip olması adalet değil, adaletsizlik olur. Bir sınıfta, çalışan-çalışmayan, bilen-bilmeyen bütün öğrencilerin sınıf geçmesi sosyal adalet değildir. Mutlak eşitlik, ne tabiatta, ne toplulukta, hiçbir yerde yoktur.

Hukukta eşitlik, aynı durum ve şartlar içinde bulunan herkesin aynı muameleye tabi tutulması anlamındadır. Sosyal bakımdan, hele iktisadi yönden tam bir eşitlik aramak ve istemek, hem gereksiz, hem imkânsızdır. Çünkü bu, adalet kavramı ile bağdaştırılamaz. Çalışmak ve kazanmak imkânını herkese aynı şekilde vermek ve mevcudu kelle hesabıyla paylaştırmak değildir. Herkesin çalışmasının karşılığını görmesi, yasa önünde de toplumun tüm kesiminin eşit muameleye tabi tutulmasıdır.

İnsanlar her noktada eşit olamadıkları için her birine eşit muamele hakikatte kuvvetlinin lehine olur. Bilineceği üzere, bir camiada en çok göze batan fertlerin servetçe eşit olamamasıdır. Oysa bu bakımdan eşitlik ne mümkündür, ne de topluma huzur verir. Bugün memleketin bütün serveti herkese eşit şekilde paylaştırılsa yarın kimi daha fazla çalışarak, kazancını biriktirerek, kimi tembellik ederek, israf ederek kısa bir zamanda yeniden eşitsizlikler baş gösterecektir. Kazançların eşit olarak paylaştırılması insanda diğerinden fazla çalışma hevesini kırar, daha az çalışarak aynı payı almak için başvurulacak hileler, asılsız sahte sıhhat raporları önlenemez. Paylaşılarak kırıntı haline gelen servetten de kimse faydalanamaz.

Halk servetçe eşit olamayınca eşitliğe yaklaşma siyaseten prensip olabilir. Kanunlar, bu maksatla gelirleri ve miras olan malları müterakki vergiye tabi tutarlar. Müteveffanın vasiyet ile mallarını ihtiyacı daha fazla olan evladına bırakması teşvik edilir.

Toprağı bölecek olsanız, bugün eşitçe yapılan bölme yarın daha çalışkan, daha kabiliyetli kimselerin ellerindekini arttırmasıyla,  tembel ve müsrif kişilerin de ellerindekini kaybetmesiyle, eşitlik yine bozulacaktır. Zenginden alıp fakire vermek de hiçbir zaman eşitlik getiremeyecektir.  Aksine kabiliyetler arasında düşmanlığa, hem de çalışanları devletine karşı kırgınlığa sevk edecektir. (BELGESAY M.R. a.g.e. sf. 231)

Dinimiz, Allah korkusunu, Ahiret inancını ön planda tutarak, sermaye sahiplerine ‘servet, sadece zenginler elinde dönüp dolaşan bir devlet olmasın...(Haşr, 59/7) Diyerek,  toplum içindeki âdil muamele yanında, sadaka-zekât ve karz-ı hasen (ödünç verme) gibi köprülerle, dar gelirliye servetin intikalini sağlamayı hedeflemiştir. Öte yandan, bir sahabe gelip: "Ey Allah'ın Resulü yanımda bir işçi çalıştırıyorum, hakkını verip vermediğimden kuşkuluyum" deyince. Peygamberimiz (S.A.S). "O işte kendin çalış ve kendine bir ücret takdir et ve onu işçine ver."[1] İfadesiyle ücretteki adaleti yakalamayı böyle bir usulle gösterdiğine şahit oluyoruz.

İslâm’da çalışan kesimin haklarına riayet edilmesi ve kimsenin sömürülmemesi esastır.“Kim bir işçi tutarsa hemen ona (alacağı) ücretini bildirsin.” (Nesâî, Eymân, Bap. 44)

 



[1] -Şekerci O. ‘İslamda işçi İş veren münasebetleri’ makalesi, İslam Medeniyeti Dergisi, sf. 14, 1968, İst. Yük. İsl. 





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024