İNSAN HAKLARI - Eskişehir Haber

İNSAN HAKLARI

İNSAN HAKLARI
Yayınlama: 21 Ocak 2011 Cuma - 9.058
A+
A-

 

Bir toplumda insan haklarına değer verilip verilmediği insan unsuruna verilen değerden anlaşılır. Nerede insana değer veriliyor ve insana saygı duyuluyorsa orada insan haklarının varlığından söz edilebilir. İslâm dini insana en büyük değeri vererek onun değerli bir varlık olduğunu ilan etmiş ve böylece insanın yaratılmışların en şereflisi olduğunu bildirmiştir.

İnsan akıl ve irade sahibi olmakla diğer varlıklardan ayrılmış, sadece bedeni varlığı ile değil, manevi yönüyle de değerli kılınmıştır. İnsan sadece et ve kemikten teşekkül etmiş mekanik bir varlık değil aynı zamanda ruh ve bedeniyle bir bütündür. Şöyle ki:  “Muhakkak ki, Biz insanı en güzel şekilde yarattık, sonra onu aşağıların en aşağısına indirdik, yalnız inanıp hayırlı işler yapanlar bundan müstesnadır. Onlara kesintisiz mükâfat vardır”  Tîn, 4 -5.

“And olsun ki, Biz insanı şerefli kıldık” İsrâ, 70.

“Müslüman elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kişidir.” Buhârî, İmân, Bap 4

“Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz. Buhârî, İmân, Bap 7

İslâm, olumsuz insan tipinin oluşmaması için de gereken tedbirleri almıştır.

“...Haksız yere bir cana kıyan kimse sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Birine hayat veren kimse de bütün insanlara hayat vermiş gibidir.” Mâide, 5/32.

“Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın...” İsra, 17/33.

“Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın.” En’âm, 6/151.

Nitekim bir hadiste kötülüklerle mücadele hususunda şöyle denilmektedir: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” Müslim, İmân, H. No:78 

Geçen bir cenaze için ayağa kalkan Allah Rasulüne onun bir Yahudi olduğu söylenince:  Hz. Peygamber, “O insan değil midir?” cevabını vermiştir.(Buhârî, Cenâiz, Bap 50.)

İnsan haklarının korunmadığı ve güvence altına alınmadığı bir yerde anarşi kaçınılmaz olur. Bir milletin medenî olma ölçütü insan haklarına gösterdiği değerlerle de ilişkilidir. İnsan hakları bütün ilâhi dinlerin ilgi alanında olmuştur. Peygamberlerin gönderiliş amaçlarından birisi; insana insanca yaşamayı öğretmek, insan haklarını yeryüzünde ikame etmektir. Bütün peygamberlerin ortak yönü, insan haklarını doğal bir güvenceye almak olmuştur.

Peygamberimiz Hz. Muhammed de, insan haklarının ikamesi için mücadele vermiş ve insan hakları ihlallerine müdahale etmiştir. Kişinin Allah’a, insanlara, hayvanlara ve çevresine karşı hakları bu konuda söz konusu edilmektedir.

Hukukun gayesi, hakların kime ait olduğunun belirlenmesi, hakların korunması ve haklara yapılan tecavüzün, zorbalıkların ortadan kaldırılması içindir. Dolayısıyla insanın kanı akıtılmaz, canına kıyılmaz, namusuna, toprağına, mesleğine, meskenine ve cinsiyetine dokunulmaz.

Yeryüzünde insanların aradığı ve gerçekleşmesini isteği en önde gelen değerlerin başında adalet ve eşitlik ilkesi gelmektedir. Bu iki ilkeye değer verilmeyen toplumlarda insanlıktan bahsedilemez, kargaşa eksik olmaz, birlik ve beraberlik sağlanamaz.

Adalet herkese hakkını vermek, dengeyi sağlamaktır. Allah Teâlâ haksızlığı kendine de kullarına da haram kılmış Müslim, Birr, H.No:55. ve pek çok ayette adaleti emretmiştir: “...İyi bilin ki, Allah’ın lâneti zalimlerin üzerinedir.” Hud, 18. “Doğrusu O (Allah) zalimleri sevmez.” Şûra, 40. Adalet aynı zamanda hak olduğuna göre, hakkı çiğnemek de zulümdür.

Hukuk önünde herkes eşittir. Mahkemeler tarafsızdır. Hz. Peygamber, kanun önünde herkesi bir tarağın dişleri gibi eşit gördüğünü, kimseyi üstün görmediğini şöyle ifade etmiştir; “Ey insanlar! Şuna dikkat ediniz ki, sizin Rabbiniz birdir; babanız birdir. Arabın arap olmayana, Arap olmayanın araba; beyazın siyaha, siyahın beyaza Allah korkusu dışında hiç bir üstünlüğü yoktur.” Ahmed, Müsned, V, 411. 

“İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır. Âdem’i de Allah topraktan yaratmıştır.” Ebû Dâvûd, Edeb, Bap 111 Üstün ırk, üstün kavim gibi bir iddiaya İslâm’da yer yoktur.

“Bir topluluğa duyduğunuz kızgınlık sizi adaletsizlik yapmaya itmesin. Adaletli olun.” Mâide, 5/8 İslâm’da karşılıklı haklara riayet esastır. “Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.” Muvatta’, Akdiye, Had. No: 31

Tarih boyunca İslâm toplumlarında gayr-i müslim toplumlarda yaşanan insanlık dışı olaylar asla yaşanmamıştır. Dolayısıyla İslam’da insanın dirisine de ölüsüne de saygı gösterilmiştir. Din, vicdan ve ibadet hürriyeti, insanın temel hak ve hürriyetlerinin en önemlilerindendir. Herkes bir din seçme ya da seçmeme hakkına sahiptir. Bu konuda kimseye dayatma ve baskı yapılamaz.

“Ey Muhammed! Eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen inanmaları için insanları zorluyor musun?” Yunus, 10/99. “Ve de ki: Hak Rabbinizdendir; Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Kehf, 18/29. 

“Sen ne kadar hırs göstersen yine insanların çoğu iman edecek değillerdir.” Yusuf, 103.

İslâm’da çalışan kesimin haklarına riayet edilmesi ve kimsenin sömürülmemesi esastır.“Kim bir işçi tutarsa hemen ona (alacağı) ücretini bildirsin.” Nesâî, Eymân, Bap. 44,

“İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.” İbn Mâce, Ruhûn, Bap 4.  

“İşçinin ücretini vermeyen kişinin hasmıyım. İbn Mâce, Ruhûn, Bap. 4.

“İnsan için çalıştığının karşılığından başka bir şey yoktur. İnsanın yaptığı amelinin karşılığı mutlaka görülür, sonra yaptıklarının karşılığı ona tamamen verilecektir.” Necm, 39-41.

            “Hiçbir kimse elinin emeğinden daha hayırlı lokma yememiştir. Allah’ın peygamberi Dâvûd aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi.” Buhârî, Buyû, ap.15.

“ İyi bir mal, iyi bir insan için ne kadar güzeldir.”  Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, sh., 97

                                                                                                                   aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024