İSLAM TASAVVUFU - Eskişehir Haber

İSLAM TASAVVUFU

İSLAM TASAVVUFU
Yayınlama: 10 Kasım 2010 Çarşamba - 7.247
A+
A-

 

Tasavvuf, güzel ahlâktır. Bunun anlamı, Allahü teâlânın ahlâkı ile ahlâklanmaktır. “Her türlü iyiliklerle ahlaklanıp her nevi kötü ahlaktan uzaklaşmaktır.”

Tasavvuf, kalbi temizlemek, nefsin kötü isteklerini terk etmek, İnsanın kalbini, Allahü teâlânın muhabbetine bağlamaktır. Tasavvuf, faydasız işleri terk etmek, vakti değerlendirmek ve vaktin kıymetini bilmektir.

Tasavvuf, kimseye eza ve cefa vermemek, herkese lütuf ve ihsanda bulunmak, insanlık mertebesinin en yüksek derecesine kavuşmayı usul edinmektir.  

Tasavvuf, Rasûlullahın söz, hareket ve ahlâkına uymak, yolundan gitmektir. Kalp ile yapılması ve sakınılması gerekli şeyleri ve kalbin, ruhun, kötülüklerden temizlenmesi yollarını öğreten ilme, tasavvuf ilmi denir. İmanın yerleşmesini, ibadetlerin severek, kolaylıkla yapılmasını ve Allahü tealanın sevgisine kavuşmayı sağlar. Tasavvuf ilmine, Ahlâk ilmi de denir.

 İslam tasavvufunun bu kadar iyi işlenmiş ve halka mal olmuş bir görüş olmasının sebeplerinden biri temellerinin K. Kerimde yer almasıdır. Yani insanın önemi Allah sevgisinin insanı geliştireceği görüşüdür. Kuranda insanın ahseni takvim olarak yaratıldığı zikredilir.

Görüldüğü gibi islam tasavvufu Kurandan kalp ilmini çıkaran felsefedir. Mutasavvıflar dinin özünün içsel deneme ile yaşandığını kabul ederler. Kalbin, kötü huylardan temizlenmesi için, Allah için olmayan her şeyin sevgisini kalpten çıkarmak gerekir. Hak yolunda ilerlemekten maksat, kötü sıfatlardan kurtulmak ve güzel huylarla süslenmektir. Bu yolda ilerlemek Peygamberlerin ahlâkındandır.

Tasavvuf, Yahudi veya Yunan filozoflarının uydurması değildir. Tasavvuf bilgilerinin hepsi Rasulullahtan gelmektedir. Bunların isimleri sonradan konulmuştur. Rasûlullahın, Peygamber olduğu bildirilmeden önce, kalble zikrettiği mu'teber eserlerde yazılıdır.

Tasavvuf, İslâm ahlâkı ile ahlâklanmak için lâzım olan bilgileri öğreten bir ilimdir. Tıp ilmi, beden sağlığına ait bilgileri öğrettiği gibi, tasavvuf da kalbin, ruhun, kötü huylardan kurtulmasını öğretir, kalp hastalıklarının alâmetleri olan kötü işlerden uzaklaştırır, Allah rızası için güzel iş ve ibadet yapmayı sağlar. Zaten dinimiz, önce ilim öğrenmeyi, sonra buna uygun iş ve ibadetin Allah rızası için yapılmasını emreder. Kısaca din, ilim, amel ve ihlâstan ibarettir.

Zikir ve nefis muhasebesi, Rasûlullah ve Ashabı-ı kiram zamanında da vardı. Hicrî 2. asır sonlarında, Ehl-i sünnetten, kalplerini gafletten koruyanların ve nefislerini Allaha itâ'ate kavuşturanların bu hâllerine Tasavvuf ve kendilerine Sofî ismi verildi. Kendine ilk defa sofî denilen zat, Ebû Haşim Sofî'dir.  

Huzura kavuşmak için dünya ve âhiret iyiliklerine, rahat ve huzura kavuşmak için önce doğru bir iman sahibi olmak gerekir. Doğru bir imana kavuşmak için, Ehl-i sünnet i'tikâdını öğrenmek ve inanmak gerekir. Sonra, insanların saadeti için lâzım olan şey, dinin emir ve yasaklarını öğrenmektir. Dinîmizde bildirilen helâlı, haramı ve diğer hususları öğrenmek ve buna uygun hareket etmektir. Daha sonra da kalbin kötülüklerden temizlenmesi ve nefsin terbiye edilmesidir. Nefs hep kötülük yapmak ister. Onun bu isteklerinden kurtulmak ve Allah sevgisini kalbe yerleştirmek için, tasavvuf âlimlerinin eserlerini okuyup amel etmek lâzımdır.

Ma'nen yükselmek dünya ve âhiret saadetine kavuşmak bir uçağın uçmasına benzetilirse, iman ile ibadet, bunun gövdesi ve motorları gibidir. Tasavvuf yolunda ilerlemek de, bunun enerji maddesi, ya'nî benzinidir. Tasavvufun iki gayesi vardır:

Birincisi imanın yerleşmesi ve şüphe getiren tesirlerle sarsılmaması içindir. Âkıl ile, delil ve ispat ile kuvvetlendirilen îmân böyle sağlam olmaz. Allahü teâlâ buyurdu ki: (Kalplere imanın yerleşmesi ancak ve yalnız zikir ile olur.) [Ra'd 28] Zikir, her işte, her harekette Allahü teâlâyı hatırlamak, O'nun rızasına uygun iş yapmak demektir.

İkincisi ibadetlerde kolaylık, lezzet hâsıl olması için, nefisten doğan sıkıntıların giderilmesidir. İbadetleri kolaylıkla, seve seve yapmak ve günah olan işlerden de nefret edip uzaklaşmak, ancak tasavvuf ilmini öğrenip, bu yolda ilerlemek ile mümkündür.

İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki: Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at sahibi, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur.                    

                                                                              aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024