DİN TERBİYESİ ÜZERİNE - Eskişehir Haber

DİN TERBİYESİ ÜZERİNE

DİN TERBİYESİ ÜZERİNE
Yayınlama: 25 Ekim 2010 Pazartesi - 6.983
A+
A-

 

Bir fikrin ne olduğu tam olarak bilinmeden onun aşısını yapmak toplumu sapıklığa ve felakete götürür. Din terbiyesi eskiden yapıldığı gibi korku ve baskı terbiyesi değildir ve olmamalıdır da. Din, asla halkın düşünce dünyasına bırakılmamalıdır. Hele hele din, halkın hurafeler dünyasına hiç mi hiç terk edilmemelidir.

            Din, cehaletin değil, ilmin, hikmetin ve felsefenin konusudur. Din terbiyesi halkın ve cahillerin işi değildir. Merhum Nurettin Topçu’nun ifade ettiği gibi: “Din meselesini bir fikir ve felsefe konusu olarak ele almayan üniversite kendisine ümit bağlayan bir milletin ruhuna ihanet etmektedir.” Üniversitenin yapamadığını bugün kısmen idare mekanizmasının kısmen de cemaatlerin yapması zaruret haline gelmiştir. Oysa din ilmin, hikmetin ve irfanın kaynağı olarak üniversitenin çalışma alanıdır.   

Din terbiyesi, şahsiyet terbiyesidir. Dindar çok seven ve sevgiyle örülen bir şahsiyetin sahibi olmalıdır. Dindarlık, ilmi, sanatı, ahlakı ve insanlığı severek Allah’a ulaşmaya kabiliyetli bir ruh örgüsüdür. Dindar için din düşmanı yoktur ve olmamalıdır. Sadece Allah’ın lutfundan mahrum kalmış gafil ve zavallılar vardır. Onların hidayetine vesile olabilmek için mümin eli kolu sıvayıp gece gündüz çalışarak kendi manevi değerini yükseltmelidir.

           

Din terbiyesi hayâ terbiyesidir. Zamanımızda yeryüzünden silinmek üzere olan haya duygusu.. Kişinin yapacağı bir yanlışa içinin dur yapma demesidir. Bu sesin kaynağı Allah korkusudur. Toplumdan çekinmesidir, hatta kendinden çekinerek ben böyle bir insan olmamalıyım deyip yanlışı terk etme çabasıdır. Hz. Peygamberin “Hayâ imandandır” buyurduğu ulvi utanma duygusu budur.   

            Din terbiyesi merhamet terbiyesidir. Hayâ ile merhamet sanki ikiz kardeştir. Hayânın kaynağında merhamet vardır. Nitekim hayâsızlık en büyük merhametsizliktir. Merhamet ruhu Allah’la birleştiren ilahi bir kudrettir. Hz. Peygamber de: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez“Sizler yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de sizlere merhamet etsinler” buyurarak bizleri tüm varlıklara karşı merhamete davet etmektedir. 

Din terbiyesi aynı zamanda hürmet terbiyesidir. İnsana, eşyaya, toprağa ve bütün varlıklara hürmet edenin bu hali hiç durmadan içimize dolan merhamet dalgalarıyla beslendikçe Allah’ın bu emanetlerine menfaatsiz, garazsız hizmet etmemiz bir nevi Allah’a ibadettir. Din terbiyesi bu ibadeti öğretmektedir.

 

Dini hayat, iman ve ibadet gibi iki unsurdan oluşur. İman, ruhi bir yaşayıştır. Dini hayatın özü imandır. İmanın olduğu yerde ibadet vardır. İbadet din için zaruridir. İbadetsiz din yoktur. Hiç ibadete başvurmayan insanın dindarlığı ise farazidir. Paskal da: “Diz üstü yere kapanınız ve dudaklarınızla dua ediniz” demekle bu psikolojik hakikati ifade etmek istemiştir.

İbadet imanın varlığından doğar, ibadet Allah’ın emri olmaktan ziyade fıtratın yani yaratılışımızın bir gereğidir. Her canlının kendine göre bir ibadeti ve tesbihi vardır. Kuranın beyanını göre Allah şöyle buyurur: “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağışlayıcıdır.” (İsra, 44)

 

Meslek zaruretiyle ya da ticari kaygılarla yapılan dini eksersizler (ibadetler vs) sadece şekilde kalır, ondan hiçbir yarar elde edilemez. Nitekim Kuran-ı Kerim’in beyanına göre: “(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” buyrulduğu halde hem namaz kılıp hem de kötülüklerin işlenilmesi, dindar bilinen insanların güzel örnek olamaması ibadetlerin hakikatine ulaşılamamasının bir göstergesidir.

 

Diğer taraftan içilen içkiler, oynanan kumarlar, işlenen cinayetler ve araya vasıtalar ve örtüler konularak işlenen her türlü rezaletler vardır ki hiç birine alınan terbiye ne yazık ki mani olamıyor. Zira alınan terbiye ruhları yükseltici bir kuvvet ve Allah’a götürücü bir irade olmaktan çok uzak bulunuyor.

“Bizler dünyada görmek istediğimiz değişimin kendisi olmadıkça hiçbir değişim gerçekleştirilemez” diyen M. Gandi’nin işaret ettiği değişimi kendi benliğimize aksettirmeden kendimizi bulamayacağımız aşikardır. Şairin dediği gibi: “Yüzünü temizle ki aynaya bühtan etme.                                                                                                           

                                                                            aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024