EVLİLİK HAZIRLILIKLARI - Eskişehir Haber

EVLİLİK HAZIRLILIKLARI

EVLİLİK HAZIRLILIKLARI
Yayınlama: 16 Ağustos 2010 Pazartesi - 7.831
A+
A-

 

I- EVLİLİK TEKLİFİ VE NİŞANLILIK

Dini kültürümüzde 'hıtbe' denilen bir kavram vardır. Hıtbe, taraflardan yani erkek ve kadından veya velilerinden her hangi biri tarafından yapılan evlilik teklifidir. Bu teklif açık bir ifadeyle yani seninle evlenmek istiyorum şeklinde yapılabildiği gibi, açık olmayan yani seninle evlenmeyi kim istemez şeklinde kapalı bir şekilde de yapılabilir. Önemli olan bu ifadenin örfte uygulanır olması ve evlilik teklifi yapıldığının taraflarca anlaşılmasıdır.
Ancak evlilik teklifi yapılacak kadının başkasıyla evli olmaması ve her ne sebeple olursa olsun iddet bekleme süresi içinde bulunmaması gerekir. (Yani boşanmış veya eşi ölmüş bir kadının bekleme durumudur.) Bir başkası tarafından evlilik teklifi yapılmış ve henüz müspet veya menfi cevabı alınmamış olan kadına kezâ nişanlı olan kadına da evlilik teklifi yapılamaz..
Evlenecek eşlerin daha önceden birbirlerini görmelerinde dinen sakınca yoktur. Muğîre (r.a) bir kadınla evlenmek istemiş, Hz. Peygamber (s.a.s) kendisine:
"O kadına bak, çünkü bakmak yıldızınızın barışması için daha uygundur" buyurmuştur. (Tirmizî, Nikâh, 5)
İslâm dini dünürcülük safhası ile ilgili düzenleyici hüküm de getirmiştir. Bu yüzden, dünürcülere müspet cevap verilmiş, söz kesilmiş hatta nişan yapılmışsa, artık bu kadına bir başka erkek dünür gönderemez. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünürlük göndermesin. Ta ki, dünür gönderen ondan önce vazgeçinceye yahut kendisine izin verinceye kadar.." (Buhârî, Nikâh, 45; Muvatta, Nikah 1,2)
Sözle nikâh arasında geçen döneme "sözlülük veya nişanlılık" denir. İslâm'da, ömür boyu beraber yaşayacak olan eşler, evliliğe karar vermeden önce gerekli tedbirleri alması ve sağlıklı düşünmeleri için böyle bir ara döneme, âdeten ihtiyaç duyabilmektedirler. Ancak nişan merasiminin bir nikâh akdi sayılmadığının bilincinde olunmalıdır. Nişanlıların nikâhtan önce birbirlerine haram olduklarından, herkesten uzak ve gizli yerlerde görüşüp konuşmaları dinen doğru görülmemektedir. .
Nişanlılık, taraflara evliliğin verdiği beraber yaşama hak ve yetkisini vermez. Nikâh akdi yapılmadan nişanlıların, aralarındaki sıcak ilgiye ve ileriye matuf iyi niyetli beklentilerine rağmen mahremiyet bakımından âdeta iki yabancı gibi oldukları ve bu mahremiyet sınırlarına riayet etmeleri gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak kendi başlarına karar verebilecek derecede yetişkin ve aklı başında nişanlıların eşya bakmak üzere çarşıda dolaşmaları; konuşmak ve birbirlerini daha yakından tanımak amacıyla herkese açık mekânlarda bulunmaları özellikle toplumun değer yargıları da hesap edilerek hareket etmeleri, nişanlılık hukuku çerçevesinde makul ve meşru karşılana bilir. Nişanlılık döneminde taraflar arasında örtünme vb. gibi dinî yükümlülükler konusunda daha rahat hareket edilmesi amacıyla resmî nikâh öncesi kıyılan dinî nikâhın; cinsel ilişkiye meşruiyet sağlayacak mahiyette bir nikâh olamayacağından ve de birçok sakıncayı da beraberinde getirebileceğinden buna tevessül edilmemelidir.
Ancak meşru bir sebep olmaksızın nişanı bozmak asla doğru görülmemektedir. Nişanın bozulması halinde, karşılıklı verilen hediyelerin ve mehire mahsuben yapılan ödemelerin akıbeti İslâm hukuku bakımından önem kazanmaktadır. Mehir, evlenme ile hak kazanılan bir mal olduğundan nişanın bozulması halinde mehire mahsuben verilen mal veya para mevcutsa aynen, harcanmış veya şekil değiştirmiş veyahut telef olmuşsa bedel olarak geri verilmelidir. Hediyelere gelince evlilik öncesinde verilen hediyeler hibe hükümlerine tâbidir; aynen duruyorsa geri verilir. Eğer nişanı bozan erkek tarafı ise nişanlısına verdiği hediyeleri geri alamaz, hükmü de mevcuttur. Nişan kız tarafından bozulmuşsa erkek verdiği hediyeleri her durumda geri alma hakkına sahiptir. Hediyelerin harcanmış olması, bir şekilde elden çıkmış bulunması bedel olarak tazmin edilmesini engellemez.

 

 

 

II- Aile Baskısıyla Yapılan Evliliklere Dinimizin Bakışı

Genel olarak anne ve babalar evlatlarının evliliklerinde onların daha mutlu olmasını düşünerek hareket ederler. Bu vesileyle de kendilerine her yönüyle münasip gördükleri ailelerle akrabalık kurmayı, evlatlarının evlilikleri için tüm çabaları gösterirler. Akrabalık kuracakları ailenin geçmişini dahi bir nevi sorgulayarak akrabalığın kalıcı olmasına gayret ederler.

Aslında evlilik her aile için en önemli konulardan birisi olduğu için büyük çabaların sarf edilmesi gereken bir kurumdur. Kurulacak yepyeni bir aile ocağı, geleceğin pırlantalarının yetişeceği ve o ülkenin geleceğinin teminatı olan nesillerin yegâne ocağıdır.  Ailenin tüm fertlerinin mutabakatı sağlanarak ortak bir kararla üstelik bu karar, gençlerin sevgilerinin de yerini aldığı bir anlayışın sonucu olursa eminim her kes için daha faydalı olacaktır.

İş böyleyken evlenecek gençler genelde işin bu boyutunu düşünemeyip, eskilerin diye tabir ettikleri anne ve babalarının anlamadıklarını ve onların derdi olmadığından hareketle sadece sevgilerinin peşine takılıp hareket etmeyi yeğlemektedirler. Hatta aile içi bağların zafiyete uğradığı kesimlerde ailesinden habersiz evlilik yapan gençlerin sayısının dahi artmakta olduğu böylesi dramatik aileler de az değildir.

Bazen de bu konularda çıkar hesabı yapan ya da yakın akraba/sosyal çevre baskısına itiraz edemeyen ailelerin olduğu ve evlatlarının evliliğini kendi arzu ve istekleri doğrultusunda şekillendirmeyi düşünen velilerin de mevcudiyeti bir vakıadır.   

İşte bunların da sonucu mutsuz bir evlilik hayatına mahkûm olan gençlerin aile dramı. Bir yanda kocasından kurtulmak isteyen, kendisinin veya kocasının ölümü için dua bile eden kadın, diğer yanda hanımını uslandırmak için gece gündüz şiddet uygulayan, gergin bir koca ve bu ailenin birer parçası durumunda olan zavallı çocuklardan teşekkül eden dramatik bir aile modeli.

Bir de işin dini boyutuyla hareket ettiğine inanan bir kesim de vardır ki, Hz. Peygamberin  “Velisiz ve iki adil şahitsiz nikâh olmaz”  şeklindeki hadislerini delil alarak,  kızını evliliğe zorlamayı, hatta istemediği bir erkek bile olsa zorla evlendirme hakkının olduğuna inanan aile büyükleri ve onların gençlerle uyuşmayan hareketleri.

            Hâlbuki akitlerde tarafların rızası esas olup, taraflardan birinin rızasının olmaması durumunda akit ya yok hükmündedir, ya da fasit olarak değerlendirilir ve fesat sebebi ortadan kalkmadığında akdin bozulması zorunluluk arz eder.

Hatta dul kadınların evliliği hususunda ise velilerin herhangi bir söz haklarının olmadığı, bekâr kızların evlendirilmelerinde ise velisinin kızdan izin alarak kızının evliliğini gerçekleştirmesi ile ilgili hadis farklı yorumlara kurban edilmiştir.  Hizam binti Hansa isimli kıza Hz. Peygamber; “Şayet mutlu değilsen nikâhını feshederek evliliğe son vereyim” demesi aslında bekârın iznine en güzel delildir.

 

III- Kızın Velisinden İzinsiz Evlenmesi:

Dinimizde kadınlar kendileri taraf olarak akit yapmaya yetkilidirler. Yani kendilerini evlendirebilirler. Nitekim bilindiği gibi “Velisiz nikâh olmaz” hadisinin anlamı nikâh esnasında velinin bulunmasının ya da onun rızasının alınmasının zorunlu olduğu değil de, velinin bulunmasının uygun olacağı anlaşıldığı halde, başka da sebeplerle aile büyüklerinin gençler üzerindeki sahiplik anlayışı nedeniyle evlatlarını kendi istedikleriyle evlendirmesi ve gençlere söz hakkı vermemesi onların da kaçarak ve izinsiz olarak evlilik yapması toplumumuz içerisindeki büyük sorunlardan birisidir. ..

Oysa Kuran-ı Kerimdeki bir ayeti Celile: “Boşanmış kadınlar kocalarıyla anlaşmak istediklerinde onların geri dönmelerine, eski kocalarıyla tekrar nikâhlanmalarına engel olmayın.” delil getirilerek kadınların da kendilerini evlendirme özgürlüklerinin bulunduğu şeklindeki anlayış burada zikredilebilir.

Bu vesileyle evliliklerde taraf olarak gençlerin de izninin alınmasına ve kesinlikle istemedikleri bir evliliği onlara dayatmamaya özen gösterilmelidir. Aksi halde kaçarak ve izinsiz olarak yapılan evlilikler sebebiyle aile dramları başımızdan eksik olmayacaktır. Şöyle ki: Mutlu bir günde yanı başında olması gereken ailesinin olmaması sebebiyle mutsuz başlayan ve gelin olmanın tadını çıkaramayan genç bir kızın evlilik hayatı bu toplumun sancılarından biridir..

 Daha sonraki hayat serüveninde aile içi sorunlarda kendi ailesinin desteğini göremeyen bir anne.. Hatta kaçarak evlenenlerin genelde maruz kaldıkları hakaretamiz sözlerin meydana getirdiği ezilmiş bir kadın ve ezik bir anne..

                                                                                  aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024