MEHMET AKİF VE İSTİKLAL MARŞI - Eskişehir Haber

MEHMET AKİF VE İSTİKLAL MARŞI

MEHMET AKİF VE İSTİKLAL MARŞI
Yayınlama: 16 Mart 2010 Salı - 7.776
A+
A-

 

            İstiklal Marşı ve Safahat şairi olan Mehmet Akif, millî ve dinî hassasiyeti, karakter ve seciyesiyle Türk milletinin gönlünde taht kurmuş bir vatan şairidir. Doğumu aralık 1873          olup vefatı ise 27 aralık 1936’dır.

            Rüştiye yıllarında en çok etkilendiği şahsiyet Hoca Kadri Efendi olmuştur. Nitekim Abdülhamit döneminde Mısır’a kaçan bir hürriyetperverdir. Selanik’li Esad Dededen Farsça, Hoca Halis Efendiden Arapça derslerini almıştır. Babası Mehmet Tahir Efendi de hocasıdır. İlk eğitimini o vermiştir. Edebiyata olan meyli rüştiye yıllarında olmuştur.

Mülkiye mektebinde okurken de edebiyatla olan ilgisini devam ettirmiş, kendisi bu mektepte Muallim Naci’den de faydalanmıştır. Ancak babasının âni ölümü üzerine kısa yoldan meslek sahibi olup evin geçimini temin etmek düşüncesiyle Mülkiye’den ayrılmış yatılı bir mektep olan Baytar mektebine girmiş ve oradan birincilikle mezun olmuştur. Memuriyet hayatı 1893 ile 1913 yılları arasında devam etmiştir.

            Milletini aydınlatmak adına Recai zade Ekrem, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif  ve Cenab Şehabeddinle birlikte müdafaa-i Milliye Heyet-i Neşriyat şubesinde çalıştı. Sonraları Sıratı Müstakim ve Sebilü’r Reşat dergilerinde Eşref Edip ile etkin görev aldı.

Hayatında haksızlıklara, tembelliklere, cehalete v.s. yer vermeyip böyle anlayışlar yüzünden mahrumiyetle dolu bir hayata mahkûm olmuştur. Örneğin, müdürünün haksız yere görevinden alınması sebebiyle onun da görevden istifa ettiği bilinmektedir. Darul fünundaki görevinden yine oradaki din karşıtı aydın denilen kadro ile fikren uyuşmadığı için ayrılmak durumunda kalmıştır.

            Abbas Halim Paşanın desteği ile ömrünün uzunca bir kısmını Mısır’da geçirmiş, zaman zaman S. Arabistan’da da bulunmuştur. Necit Çölleri de oranın ürünüdür.

            Kurtuluş Savaşı çalışmalarına önemli bir güç katmıştır. Kendisine Milli Mücadelenin manevi lideri dahi denilmiştir. Zaman zaman Eskişehir, Burdur, Sandıklı, Dinar, Afyon, Antalya, Konya ve Kastamonu gibi şehirlerde halka ve diğer bazı mebuslarla beraber cephelerde askerlere hitaben Milli Mücadeleyi teşvik eden konuşma ve camilerde de vaazını sürdürmüştür. Kastamonu Nasrullah camiindeki vaazı bugün pek çok duvarları süslemektedir.

            Mehmet Akif’in bir dünya nizamı olarak ele aldığı İslam’ı, çağındaki meselelere en isabetli çözümler üretecek şekilde takdim etmesi dikkati çekmektedir.   “Böyle gördük dedemizden” şeklindeki klasik bir anlayıştan ziyade yeniliğe açık bir ufkun temsilcisi olarak, “Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” mısraları onun bu yüzüne ışık tutmaktadır.

            Milli Mücadelenin ve meclisin en heyecanlı aylarının yaşandığı günlerde gündeme gelen İstiklal Marşı, Mehmet Akif’in de aynı duyguları yoğun olarak yaşadığı günlerinin bir mahsulü olarak görülür.  Nitekim maarif vekili Hamdullah Suphi Bey özel bir yazı ile Mehmet Akif’in şiir yazması ricasında bulunur. 12 Mart 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde istiklal marşı bütün milletvekillerinin oyu ile birinci seçilir ve milli marş metni olarak kabul edilir. Milli marş için teklif edilen ödülü de orduya bağışlar.

            İstiklal Marşı, gerek nazım tekniği, gerekse muhteva bakımından lirik ve hamasî bir şiir olarak gerçekten şaheserdir. Son kıtası beş mısra olmak üzere dörder mısralık on kıtadan oluşan ve aruzla yazılan şiirin her kıtasının bütün mısraları tam kafiyelidir.

            İlk iki kıtada bayrağa hitap eden şair onun milletin varlığıyla beraber ebedi istiklalini müjdeler. Üçüncü ve dördüncü kıtalarda Türk milleti adına konuşmakta, ebedi hürriyet aşkı ve imanıyla Batılılar’ın maddi güçlerine karşı koyabileceklerini söylemektedir. Türk askerine hitap eden beşinci ve altıncı kıtalar, üstünde yaşadığımız yerlerin alelâde bir toprak değil vatan olduğunu, onların düşmana çiğnetilmemesi gerektiğini telkin eder. Yedinci ve sekizinci kıtalarda şair sevilen pek çok şey kaybedilse bile vatanın kaybedilmemesini ve ezan seslerinin kesilmemesini niyaz eder. Dokuzuncu kıtada bu duası kabul edildiği takdirde kendi ruhunun da vecd içinde yükseleceğini söyler. Nihayet son kıtada yine bayrağa dönerek ona ve milletine ebediyen çöküş olmayacağını, hürriyetin ve istiklalin ebediyen onun hakkı olduğu müjdesini tekrar eder. Şiirde tam bir bütünlük vardır ve çeşitli edebî sanatlara da yer verilerek edebî yönü de zenginleştirilmiştir.                                        aorum_26@hotmail.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024