DİN VE DÜNYA DENGESİ İÇİN - Eskişehir Haber

DİN VE DÜNYA DENGESİ İÇİN

DİN VE DÜNYA DENGESİ İÇİN
Yayınlama: 15 Ocak 2010 Cuma - 7.903
A+
A-

Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya ayakta durur:

Zenginler mallarıyla cimrilik etmedikleri;

Alimler doğru bildiklerinin aksine amel etmedikleri;  

Cahiller bilmedikleri şey hakkında kibirlenmedikleri;

Fakirler de ahiretlerini  dünyalık karşılığında satmadıkları müddetçe.

 

Yaşadığımız hayat içerisinde  zenginlerin ve ilim  adamlarının fonksiyonu hiç tartışılmaz. Olumlu ve faydalı tüm işlerin temelinde bu iki grubun payı hayli fazladır. Bir de bunların zıtları diyebileceğimiz fakirler ve tahsilden mahrum bırakılmış kesim vardır. Bunların durumları diğer kesim kadar çok önemli değilse de bu kesimin toplum içinde yaptıkları olumsuz ve cahilane hareketler toplumu çok etkileyebilir. Büyük cinayetler ancak büyük cahiller tarafından işlenmiştir. (Voltaire) sözü de bunu gösterir. Cehalete karşı mücadele işte bunun için çok önemlidir.

Bir toplum zıtlarıyla ayakta durur. Herkes maddeten aynı seviyede olursa hayat durur. İşler yürümez hale gelir. Bir söz vardır: ‘Sen ağa ben ağa davarları kim sağa’ Toplumun zenginlere ihtiyacı olduğu kadar, fakir yani ihtiyaç sahibi insanlara da ihtiyacı vardır. Nitekim zenginin işinde çalışacak eleman ihtiyaç sahipleridir. İhtiyaç insanları başkalarının işinde ve emrinde çalışmaya sevk eder.  Ancak zengine de düşen bacı vecibeler vardır. Bunlar yasal olduğu gibi, İlahi de olabilir. Hz. Peygamberin buyurduğu üzere, zenginler Allah’ın kendilerine sunduğu imkanlardan özellikle muhtaçları yararlandırmalıdırlar. Yoksa toplumda zengin - fakir ayrışımı gibi bir nevi fitne doğar. Çalıp çırpma, yağmalama gibi dinin ve yasaların yasakladığı ve toplumu kaosa iten çıkmazlar baş gösterir. Bunların önlenmesinde , “çalışanların hakkını eksiksiz veriniz” “Allah’ın huzuruna kul hakkıyla gelmeyiniz” gibi ilahi emirlerin yanında, dinin zenginlere yüklediği fakirlere yardım gibi sorumluluklar da etkili olur. Malın zekatını vermek , sadaka ve hayır hasenat gibi sosyal dayanışmayı temin eden örnek davranışlar asla ihmal edilmemelidir. “Allah'ın fazlü kereminden verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için bir hayır olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu, onlar için bir şerdir. Onların cimrilik ettikleri şey kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. (Al-i İmran/180)

İşin bir diğer ayağı ise, ilim ve bilim adamlarının doğru bildikleriyle amel etmesidir. Bildiklerini sadece menfaatine endeksleyip gerek siyasi gerekse kendi maddi çıkarlarına hizmet ederse, kendisi de toplumda büyük yara alır. Toplum içinde en çok etik davranışlar ilim adamları ve din adamları üzerinde iyi durur. İlim çok iyi bir silah olduğu için iyilerin eline emanet edilmelidir. Mevlana da: “Cibilliyetsize ilim öğretmek katilin eline silah vermeğe eşdeğerdir” der. Okumuş kesim yanlış bir kulvara girer ve savundukları fikirler toplumun değer yargılarını da ters düşer ve bu yüzden kendi toplumunu dışlama  moduna girerse bekleyin o zaman siz kıyameti!  

Bir cemaatin ölümü, bir alimin ölümünden daha hafiftir.Hadis-i Şerifi de gösteriyor ki, alim kolay yetişmez ve bir alimin yok oluşu o toplumun yok oluşu anlamına gelir. Bu da ilmin her şeöyin üzerinde olduğunu gösterir. Hatta başka bir hadis-i şerifte de: “Cahiller içinde kalmış bir alim, ölüler içinde kalan bir diri gibidir.” buyrulur. İlim  adamlarının hiçbir etki altında kalmadan  edindikleri ilmi değerleri topluma mal etmelerini temin için yine Hz. Peygamber efendimiz: “Nice alimler vardır ki, sultanın yanına dini ile birlikte girer de, çıkarken dininden hiçbir şey kalmaz.” (Fudayl bin İyaz)  buyurur.

Diğer taraftan “Şu ümmet için en çok korktuğum şey, dili ve sözleri ile âlim, kalbi ile cahil olan kimselerdir.” Sözü de bilim adamlarının inanç boyutuna işaret eder. İnanç olmazsa çok şey eksik kalır. Bir ilim adamının hedef kitlesiyle ortak inancı olmadan paylaşabileceği fazla bir alanı yoktur.  Böyle olunca bu kitleye karşı yapabileceği fazla bir etkinin olamayacağı da muhakkaktır.

Kibir ve gurur dinin reddedeceği çirkin huylardandır. Kendince kibirlenmeyi hak ettiğini iddia edenlerin üzerinde bile çok çirkin duran kibir ve gururun yoksul ve muhtaç olan insanlar ki onlar yaşadığı toplumun himmetine ve desteğine muhtaç olduklarından kibir ve gurur onların üzerinde öyle çirkin durur ki ne din böyle bir yanlışı kabul eder ne de içinde yaşadığı toplum müsamaha eder. İşte dinimiz bu yanlışlığı dinin ve toplumun hayatiyetine mal olabilecek bir tehlike olarak addeder.

Bir de dinin fert ve toplum bazında mükemmel bir değer olduğundan ahiretimiz dediğimiz dini değerlerimizi hiçbir dünyevi menfaatle değiştirmememize işaret eder. Hele hele maddi bir çıkar için ahretin heba edilmesi gibi iğrenç bir davranış asla düşünülemez. Dünyevi ihtiyaçlar kadar insan için uhrevi değerlerin de ayrıcalığı vardır.





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024