HACCI ANLAMAK - Eskişehir Haber

HACCI ANLAMAK

HACCI ANLAMAK
Yayınlama: 9 Kasım 2009 Pazartesi - 8.020
A+
A-

       

 Sözlükte "kastetmek, yönelmek" anlamına gelen Hac, "Mekke şehrindeki Kâbe’yi ve civarındaki kutsal sayı­lan özel yerleri, özel vakit içinde, usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve yapılması gereken diğer menâsiki yerine getirmek" demektir.

Kur'ân-ı Kerîm'de: "Yoluna gücü yetenlerin Kabe’yi hac ve ziyaret etmele­ri, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır" (Âl-i İmrân 3/97)

Haccın yükümlülük şartları ise;  kişinin müslüman olması,  akıllı olması, buluğ (ergenlik) çağına girmesi,  sıhhatli olması ve hacca gidip dönünceye kadar kendisinin ve aile fertlerinin geçiminin temin edilmesidir.

            Hac görevi,  kamerî ayların sonuncusu olan zilhicce’nin dokuzuncu günü,  hac niyetiyle ihrama girmiş olan kişilerin "Arafat'ta bir süre durup, sonra da, "Kâbe-i muazzama"yı usul ve erkânına uygun olarak "tavaf" etmeleridir.

            Haccın farz olmasına sebep, "Kâbe”dir. Buna "Beytullah" yani Allahın evi de denilerek;  Kâbe, Allah’a nisbet edilmiştir. İslam dünyasının merkezi ve bütün namazların birleştirici noktası olarak, İslam dininin kalbi durumundadır.

            Kur'an-ı Kerimin de ifadesiyle;  "Allah Kâbe’yi  (Beytül Haram’ı) insanlar için hayat ve güven kaynağı yaptı."  Nitekim hac mevsiminde, değil insanların ve hayvanların hatta bitkilerin bile güvenlikleri vardır. Hac için ihrama giren kişinin ağacın küçücük bir dalını kırıp koparması dahi yasaktır.

Resûl-i Ekrem " Allah katında makbul haccın karşılığı ancak cennettir" (Buhârî, "Umre", 1; Müslim, "Hac", 437)  buyurdu.

Ayrıca  "Cihadın en üstünü ve en güzeli hac görevidir."  şeklindeki Peygamberimizin sözleri,  müslümanları hac yapmaya teşvik etmektedir. 

Hac,  mâlî ve bedenî bir ibadet olarak, sinesinde namaz,  oruç,  zikir,  tespih,  tekbir,  telbiye sadaka,  kurban ve tavaf gibi tüm ibadet şekillerini toplayan adeta bir ibadet kolleksiyonudur. Hac, "ümmet piyesi"dir. Böyle itikadî, amelî ve  ahlakî olarak yapılandırılmış olan bu toplum, İslam'ın insanlar arasında oluşturmak istediği toplum modelidir.

İşte böyle bir ibadete ön hazırlık olarak şunlara da dikkat etmek gerekir: Hacca gidecek kişinin sahip olduğu para; borç veya başkasına ait olmamalı.  Yani helal parası olduğu gibi zekatı verilmiş para olmasına da dikkat edilmeli. Bunun yanında,  hacı adayları,  memleketlerinden hareket etmezden önce,  küslerle barışmalı,  hak sahipleriyle hesaplaşıp, helalleşerek gönül huzuruyla hac yoluna çıkmaları haclarının kabulü açısından önemlidir.

Hac ibadeti,  kişinin kendini Allah'a en yakın hissettiği bir mekânda gerçekleşir.  Hem günahlardan temizlenmeye, hem de Allahın rahmet ve bereketinin kulları üzerine saçılmasına vesile olur. Çünkü ziyaret edenin, ziyaret edilen üzerinde hakkı vardır. Ziyaret edilene düşen, ziyaretçilere ikram etmektir.

Allah'ın da hac ziyaretini yapanlara ikramı, cennet olacaktır. Büyük imam,  Gazzalî şöyle diyor;  "Aynı gaye ile gönüller Allah'a bağlanıyor, eller semaya kaldırılıyor, gözler göklere dikiliyor, hepsi birden Allah'tan rahmet diliyorken Allah’ın onların dileklerini kabul etmeyip, rahmetini onlardan esirgeyeceğini mi zannediyorsunuz?

Sen, insandın, Âdem’in çocuğuydun, ama tarih, hayat, insanlık dışı toplumsal düzen seni değiştirdi, başkalaştırdı, kendinden, fıtratından uzaklaştırdı, seni sana yabancılaştırdı.

İnsandın, Allah'ın halifesiydin, Allah'ın sohbetdaşı idin, Allah'ın özel emanetçisiydin, tabiatın efendisi idin, Allah'ın yakınıydın. Sana Allah'ın ruhu üflenmişti. Allah'ın özel öğrencisiydin, bütün isimleri Allah sana öğretmişti. Kalemle sana öğretti. Seni, kendine benzer şekilde yarattı. Seni yaratınca ödül olarak uzaktaki ve yakındaki bütün melekleri senin ayaklarına kapandırdı. Hepsini sana boyun eğdirdi. Yeri ve göğü senin güçlü ellerine emanet etti. Yanına kendi özel emanetini senin omuzlarına yükledi. Seninle sözleşti. Seni, senin toprağına gönderdi. Hakiki fıtratına kavuşturdu. Seninle evdeş oldu ve ne yapacağını görmek için seni gözetlemeye başladı. (A. Şeraiti, Hacc Kitabı)   

Yüce Allah Kur’an-ı Keriminde:  insanları hacca çağır, yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler, tâ ki kendi menfaatlerine şahit olsunlar. (Hac, 27)

Haccın fert ve topluma yönelik pek çok fayda ve hikmetleri vardır. Ancak müslümanlar bu görevi yerine getirirken haccın bu boyutuna dikkat etmezler. Onlar bilirler ki,  ‘hac yapmak Allahın Müslümanlara emridir, öyleyse bu emre itaat (uymak) gerekir’ anlayışıyla bu görevlerini yerine getirmeye çalışırlar. Çünkü İslamî anlayışa göre, din ve dünya; ruh ve ceset gibi biri diğerinden ayrılmayan, bir bütünün iki parçasıdır.

Hacdaki görülen genel manzara, hac her şeyi ile eşitliğin tam bir göstergesidir.  Çünkü hacılar dünyadan ve onun süslerinden soyunup, hepsi de aynı türden birbirine benzeyen ihramlar kuşanarak aynı sözleri telaffuz ederek tek bir beden gibi birlik oluştururlar.  İşte bu manzara dış görünüşü ile mahşer gününü canlandırır. Hz. Peygamber sav: “Ey insanlar, rabbiniz birdir, bilmiş olunuz ki, arabın aceme,(yabancıya) acemin de araba hiç bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Allah’a itaat iledir” buyurur.

            Hac, müslümanların gayelerini birleştirmek, birbirlerinin kültürlerinden etkilenmek ve gerçek hayat kaynaklarına yönelmeleri için genel bir kongredir. Nasıl ki,  camiler bulundukları mahalde,  müslümanlar için tanışma ve kaynaşma işlevini yürütüyorlarsa,  hac da; daha büyük çapta, beynelmilel bir hüviyet taşıyarak aynı işlevi yerine getirmektedir.

            Hac; bir buluşma ve kongre yeridir. Hac; bir ibadet ve ticaret sahasıdır. Hac;  bir yardımlaşma ve dayanışma mahallidir. Aynı zamanda, dünya ile Ahiretin yüzyüze geldiği bir sınır taşıdır.

            Hac;  tüm İslam dünyasını bütünleştiren, İslam birliğinin bir delilidir. O,  bir teslimiyetin ifadesidir.  Hacda yapılan telbiyeler (lebbeyk)le hep bir ağızdan:  Allah’ım,  bizi çağırdın,  davetini kabul edip huzuruna geldik, emir ve ferman senindir. Biz isteğini yapmaya hazırız... Şeklindeki ifadelerin topluca dile getirildiği kutsal mekânlardır.

            Hac;  orada giyilen beyaz ve tertemiz ihramlarla, kişilerin yepyeni bir kimlik arayışıdır. Günahların terkine ve geçmişle hesaplaşmaya Müslümanları yönlendiren bir ibadet biçimidir.

            Sembolik olarak şeytanın taşlanması ise; bütün kötülükleri, kötülüğe götüren güçleri ve nefsanî vesveseleri bir kenara atıp, şeytani düşüncelerden uzaklaşmanın bir ifade şeklidir.

            Hatta hacda kurban kesmek dahi, vücuttaki kirli kanın dışarı atılmasına benzetilerek,  yeni bir dinamizmin ifadesi olarak hac ibadetine ayrı bir özellik verilmiş olur.

            Polonyalı İ.W.ZEJİERSKİ de şunları söyler: "Ben bir sosyolog olarak, İslamiyet’teki zekât ve hac görevlerinin büyüklüğüne ve mükemmelliğine hayran kaldım.  Kendisine  dünya  varlığından  fazla  pay  düşen kimsenin malının belli bir  kısmını  fakirlere  dağıtması. Zengin,  fakir, rütbeli, rütbesiz, yaşlı, genç,  tüccar,  esnaf asker tüm Müslümanların bir araya gelerek yan yana Allah'a ibadet etmesi ve birbirini tanıması.. Bugün sosyal ilimlerin erişmek istediği, bir türlü erişemediği yüksek amaçlara İslam dininin çoktan vardığını göstermektedir.”

Gerçekten de hac ibadetinde Müslüman kişi, İslâm'a gönül vermiş olmanın mutluluğunu ve hazzını daha yakından idrak eder, yeryüzündeki bütün Müslümanlarla birlikteliğin ve kardeşliğin kolektif şuuruna erer. Dünyanın çeşitli bölgelerinden âdeta her biri bir temsilci ve gözlemci sıfatıyla Mekke'ye akın eden Müslümanlar, mikat denilen belirli sınırlarda dünyayı, dünyevî farklılığı, hatta bencilliği ve ihtirasları temsil eden elbiselerini çıkarıp hepsini eşitleyen, birleştiren, onları dünya Müslümanlığının bir üyesi olmanın bilinci­ne erdiren ihram elbiselerini giyerler. Artık "ben" yok, "biz" vardır. Müminler bir ufuktan diğerine akan beyazlar seli içinde yok olur, âdeta ölmeden önce ölümü ve âhiret hayatını yaşarlar.

Arafat vakfesi, insanın dünyaya ayak basışını ve kıyamette Allah'ın hu­zurunda bekleyişini hatırlatır. Hac ruhun Allah'a yükselişini temsil ettiğinden, Kâbe hedef değil, belki sonsuzluğa ve bu manevî atmosfere geçişin başlangı­cıdır. Kâbe etrafında dönerek gerçekleştirilen tavaf, kâinatın ve yaratılışın özeti, teslimiyetin ve ilâhî kadere boyun eğişin sembolü sayılır. Koşmak anla­mına gelen sa'y, bir canlılık, bir arayıştır, esbaba tevessüldür. Hacda dıştan bakıldığında sembolik davranışlar şeklinde gözüken her ibadetin ve şeklin bir anlamı, mümini eğitici ve bilinçlendirici bir yönü vardır. Hac ibadeti esnasında bu anlam ve bilinci yakalayabilen, haccın hikmetlerine nüfuz edebilen mü­minler, eski hata ve günahlarından arınarak hayata yeni bir canlılık ve şuurla dönerler. Hac onların hayatında kalıcı etkilere sahip bir dönüm noktası olur.

                                     www.aliosmanorum.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024