ZEKATI ANLAMAK - Eskişehir Haber

ZEKATI ANLAMAK

ZEKATI  ANLAMAK
Yayınlama: 7 Eylül 2009 Pazartesi - 7.605
A+
A-

                  

         I-Zekâtın Önemi ve Hikmeti:

         Zekat:  "Belli  bir  malın  belli  bir  kısmını  belli yerlere vermektir. İslam’ın beş şartından biri olan zekat, tarifimizden de anlaşılacağı üzere,  belli bir miktarda mala sahip olan zengin Müslümanların sorumlu bulundukları ilahi bir emirdir.

         Zekâta sadaka da denilir. Bu ismin verilmesinin sebebi zekâtın malı temizleyip sıhhat ve kemaline sebep olması, zekât verenin de imânındaki sadakat ve olgunluğuna delalet etmesidir. Ancak sadaka; hem farz hem de nafile olan malî ibadetler için kullanıldığı halde zekât sadece farz olanına mahsustur. (M. Hamdi Yazır, Hak Dini, II, 933).

Zekât, her şeyden önce kulun Allah'ın emrine itaat edip, kulluğunu göstermesinin en güzel nişanesidir. Çünkü zekât vermeyi Allah emretmiştir. Kulun vazifesi; öncelikle neden ve niçinini araştırmadan Rabbi tarafından emrolunduğu şeyi yapmaktır. Müslüman; sevdiği, inandığı Rabbinden aldığı emri, canının yongası olan malın hiç bir maddî karşılık beklemeden vererek, kulluk borcunu en güzel şekilde ödemiş olur. Bunun yanı sıra zekât kişiyi, günah ve cimrilik kirlerinden temizler. İnsandaki, mal sevgisini kırıp, Allah sevgisinin ön plana geçmesine sebep olur. "Ey mü'minler! Sizi mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın, böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır" (Münafıkun, 9) âyet-i kerîmesinin işaret ettiği manayı gerçekleştirir.

Zekat,  İslam’ın sosyal güvenlik alanında ortaya koyduğu çok önemli bir müessesedir.  Zekât müessesesi, İslam toplumunda yaşadığı halde gözetilmeye muhtaç olan tüm fertlerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek güce sahip bir müessesedir.  Zekât müessesesi,  korunmaya ve gözetilmeye muhtaç insanları hedef almakla kalmaz,  aynı zamanda toplumda yapılması gereken birçok hizmetlerin de yürütülebilmesine imkân sağlar.

         Bir şeyin önemi, insanlığın ona olan ihtiyacı ve temin ettiği fayda ile ölçülür. Zekâtın; zekât veren, zekât alan ve zekât alınıp verilen toplumda sağladığı faydalar göz önüne alındığında, onun ne derece büyük bir önem ifade ettiği ortaya çıkar.

Zekât sosyal bir kurumdur:

Zekât emri İslam’ın ilk dönemlerinde bir müessese olarak yaşatılmış ve toplumdaki sosyal dengesizlikleri gidermiştir.  Ancak;  sonradan müessesenin hüviyeti bozularak fertlerin eline ve tercihlerine bırakılan normal bir vecibe durumuna dönüşmüş,  bu sebeple de kendisinden beklenen sonuçlar alınamamıştır. Bu bakımdan zekât denilince onu bir müessese olarak düşünmek gerekir..." Sosyal adaletin gerçekleşmesinde yani,  milli gelirden herkesin az ya da çok payını almasında zekât ve sadaka çok önemli bir rol oynar. Toplumun bir kesiminden diğer bir kesimine,  gelirinden bir kısmının ibadet niyetiyle  (zaten benim malımın içine bırakılmış olan fakirin hakkı, düşüncesiyle)  transfer edilmesidir.

Zekât fakirler açısından da son derece önemlidir ve onlar için en büyük garantidir. Çünkü o sadece fakirin hakkıdır ve mutlaka fakire verilecektir. İnsanların koydukları vergilerin toplanma ve sarfedilme yerleri devirlere ve devletlere göre değişebilir. Devlet gelirlerinin sarfında fakirlerden çok zenginlerin gözetildiği de olabilir. Kaynak ve sarf yerini Allah ve Rasûlünün tesbit ettiği zekât ise böyle değildir. Bunun kimden alınıp kime verileceği Kur'ân'da belirtilmiştir. Bunu hiç bir kimsenin değiştirmesi mümkün değildir. Yani bu fon sadece fakirler için kullanılır. 

         Diğer bir ifade ile fakirlerin sayısını azaltmak, mal sahiplerinin adedini çoğaltmaktır. Kendisine zekât farz olup, senesi dolduktan sonra vaktinde zekâtını ödemeyen bir Müslüman, toplumun iktisadi yapısı ile alakalı bir emri ihmal ettiği ve fakirlerin hakkını elinde tuttuğu için dini açıdan çok büyük suçu üstlenmiştir.

         Kur’an-ı Kerimde: ‘Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.’ (Al-i İmran, 180) buyurulur.

Zekat verme alışkanlığı olmayanlar böyle bir görevi terkederek, yaşadıkları topluma karşı büyük bir görevi ifa etmemiş sayılırlar. Din ile dünya arasındaki köprüyü zekât vasıtasıyle kuramayan bugünkü müslümanlar, dinleriyle birlikte dünyalarını da kaybetmeye mahkûm olmuşlardır.

         Kur'anın tabiriyle: "Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onlara kendilerini unutturdu"

Böylelikle toplumdaki fertler arasındaki kardeşlik, zekâtın ifasıyla daha da mümkün olacaktır.

 





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024