OSMANLININ KURULUŞUNDA KARACAŞEHİR VE EDEBÂLİ - Eskişehir Haber

OSMANLININ KURULUŞUNDA KARACAŞEHİR VE EDEBÂLİ

OSMANLININ KURULUŞUNDA KARACAŞEHİR VE EDEBÂLİ
Yayınlama: 10 Ağustos 2009 Pazartesi - 9.336
A+
A-

 

Karacahisar:

Eskişehir'in güneybatı istikametinde 6 km. uzaklıkta bulunan Karacahisar ki bugün karacaşehir ismiyle bilinen Osmanlı İmparatorluğunun başlangıcı olan Osmanlı Beyliğinin ilk yerleşim yeridir. 1010 M. yüksekliğindeki bu tepe bütün Eskişehir Ovası'na hakim bir noktadadır. 12.yüzyıl ortalarında Bizans tarafından Türklerden korunmak için yaptırılan kalenin kalıntıları bulunmaktadır, iç içe iki sıra halinde yapılan surlar kulelerle desteklenmiştir. Şehir bu surların içinde yer almaktadır. Kalenin müdafaa surları tamamen yıkılmış, yalnızca doğu ve batı girişindeki kulelerden küçük parçalar kalmıştır. Kalenin içerisinde karargah binaları, sarnıç ve sokaklar, ev harabeleri görülmektedir. Bugün bu kalede askeri tesisler bulunduğundan ziyarete kapalıdır.

Kuruluşu 395’li yıllara yani Justinianus dönemine kadar uzanır.  Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde olup, o devrin önemli ticaret merkezlerinden, Karacaşehir, Hanköy, Gümüşkonak ve Şarhöyük olduğu bilinmektedir.   

1071 Malazgirt zaferi ile Anadolu'ya giren Türkler, 1074'te Eskişehir ve yöresini ele geçirdiler.

Daha sonra 1097'de Selçuklularla Haçlılar arasında Selçuklu Hükümdarı I.Kılıç Arslan, Haçlı ordusuna İznik'te yenilince, Eskişehir Haçlıların eline geçtiyse de daha sonra 1176'daki Myrliokephalon (Miryakefalon) Savaşı yenilgisinden sonra Bizanslılar asla bir daha kendilerini toparlayamamışlardır. 1182'de Karacaşehir Kalesi Selçukluların eline geçmiş olup, Eskişehir yöresini egemenliklerine almışlardır.

Eskişehir, Merkez'e bağlı Karacahisar Köyü'nde bulunan kale Osmanlıların ilk ele geçirdikleri Bizans Kalesi olarak tarihte geçmektedir. Kale, buraya gelen Kayı Boyu tarafından Bizanslılardan ele geçirilmiş ve buradan Osmanlılar batıya Söğüt yönüne doğru yayılmaya başlamışlardır. Osman Gazi'nin bu başarısı üzerine, Selçuklu Sultanı, kendi adına sikke basması ve hutbe okutması iznini vermiş, yani Osmanlı Beyliğini tanımıştır. Böylece Osmanlıların kurucusu olan Osman Gazi adına ilk hutbe burada okutulmuş, İlk Osmanlı gümüş sikkesi de burada basılmıştır. Osmanlılar devlet olarak ilk burada kendilerini ilan etmişlerdir.

 

Şeyh Edebâlî:  

             1206-1326 yıllarında yaşayan ve Osmanlı Devleti'nin fikir babası olan Edebâlî, Karaman’da doğup, ilk tahsilini Karaman’da yapmıştır.  Daha sonra Şam’a giderek dönemin önemli âlimlerinden dini ilimleri tahsil etti. Tefsir, hadis ve özellikle İslam hukukunda söz sahibi olmuştur. Mevlana gibi, zamanının büyüklerinin sohbetinde de bulunmuştur. Sonra da tasavvufa yönelmiştir.

Şeyh Edebali, Eskişehir yakınlarında İtburnu denilen köyde yaşamış, yaptırmış olduğu zaviyede öğrenci yetiştirmiş ve halkı irşat etmiştir. Sonraları Bilecik’te bir dergâh yaptırarak burada da halkı irşada başlamış. Kendini halkın hem manevî ve hem de maddî ihtiyaçlarına adamıştır. Hatta halkın ihtiyaçlarını karşılamak için koyun sürüsü bulundurduğu da kaydedilir. (Aşıkpaşa tarihi, sf. 6)

Edebâlî’nin ahî teşkilatının reisi olduğu da bilinmektedir. Şeyh Edebalı, Ahiliğin genel kurallarını düzenleyip uygulamaya koymuştur. Ahi kelimesi Arapçada “kardeşim” anlamına gelmektedir. Divan-ı Lügat-it Türk’te ise ahî kelimesinin “eli açık, cömert” anlamında Türkçe akı‘dan geldiği kaydedilmekledir.

Âlim ve sûfileri çok seven Osman Gazi, Edebâlî ile Bilecik’teki bu dergâhta ilk defa karşılaşmış ve sonraları Osman Gazi'yi de birçok defa burada misafir etmiştir. Onun dergâhına sık sık giderek, dinî ve idarî işlerde onun görüşlerinden çok yararlanmıştır. Sonra da Şeyhin kızı malhun hatun (Ya da Mal Hatun) ile evlenmiştir.

            Edebâlî, mutasavvıf olması yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsü olan Şeyh Edebâlî uzun bir ömür sonrası 1326 ya da 1327’de vefat ettiği kaydedilmektedir. (Kamil Şahin, Edebâlî md. DİA, 10/393)  

Ahi reisi Şeyh Edebâlî’ye hemen, her şey sorulurdu. Bütün halk onun öğrencisi durumunda idi. Dini, sosyal ve ilmi konulardaki bilgeliği, çevresini geniş bir sevgi çemberinin kuşatmasına neden olmuştu. Buna karşın çok mütevazı bir insandı. Yaşlısı, genci, yoksulu, zengini herkes Edebâlî’ye karşı sanki onun evladıymış gibi sevgi ve saygılı davranırdı.

Kendisini dinleyenlere; "Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, cömert olunuz, elleriniz yumuk kalmasın. İlim sahiplerini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz. Kuran-ı Kerimi güçlü olmak için okuyunuz. Bağınızı bahçenizi viran bırakmayınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini öğretenler unutmazlar. Asıl ölüm ilimden payını almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir...." der ve tavsiyelerde bulunurdu.  

Şeyh Edebâlî geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti. Neyin ne, kimin kim olduğunu bilen bir insandı. O gelecekteki Türk birliğini, Kayı Boyunun dolayısıyla Osman Bey'in kuracağını sezmişti.Tüm Kayı Erenleri edebâlî’den feyiz almıştı.

 

Şeyh Edebâlî'den Osman Gazi'ye Nasihat :

Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..

Geçimsizlikler, çatışmalar,uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç,ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin..

Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını.

Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlıyı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.  





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024