Mutluluğa Doğru - Eskişehir Haber

Mutluluğa Doğru

Mutluluğa Doğru
Yayınlama: 28 Temmuz 2009 Salı - 7.723
A+
A-

            

                 Bir ayağınız merdivenin ilk basamağında dururken

                 ikinci basamağa geçemezsiniz.    (Rifenbary)

Hayat bir değişim sürecidir. İnsanın hem iç dünyası hem de dış dünyası durmadan değişir. Değişme olmadan insan gelişemez. Gelişme, bir varlığın tüm unsurlarının birlikte ve olumlu yönde değişmesidir. Toplum yapısında meydana gelen böyle bir değişme, bir sosyal gelişmedir.

Duyguların kontrolünü ele almak, kişinin kendi yönetimini eline alması demektir. Bunun için de yeni bir anlayış kazanması gerekir. Duyguları tanıyıp onların verdiği mesaj alındıktan sonra kendine hâkimiyet iyice kolaylaşır.

Duygular, insan bedenindeki enerji hareketleridir. Bu enerji akışı, beraberinde bir mesaj da taşır. Tıpkı telefon hatlarındaki enerji ile taşınan mesajlar gibi. İşte duygulara verdiğimiz, korku, öfke, kıskançlık, neşe, sevgi gibi isimler, onların içerdikleri mesajın tarifidir.

Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür; ama hiç kimse kendini değiştirmeyi akıl etmez,  diyen Tolstoy, her ferdin işe önce kendinden başlamasına dikkat çekerek belki de pek çok toplumun başarısızlığının temel noktasına işaret eder. Diğer taraftan "Dünyanın düzene sokulmaya ih­tiyacı yoktur; zaten dünya vücut bulmuş bir düzendir. Bizim bu düzenle uyum içine girmemiz gerekir” diyen Henry Miller’in işaret ettiği gibi insanların pek çoğunun kurulu düzeni yapma arzusuyla hepten bozduklarına işaret ederek doğadaki mevcut dengenin de korunmasını önermektedir.

"Bir kez bütünün bir parçası olduğunuzu yani bütüne ait ol­duğunuzu ve bütün dünyanın da size ait olduğunu hisseder­seniz, bu duygu sevmenizi sağlar ve sevgi de iyileşmeyi ge­tirir beraberinde...

 

Hep Olumlu Düşünmek:

Olumlu düşünen ve olumlu yaşayan kimseler güneşe benzerler. Bilindiği gibi güneş asla acele etmez, bütün işlerini sakince ve yavaş yavaş yapar. Gürültü çıkarmaz, kimseyi rahatsız etmez; ama işini de hiç aksatmaz. Güneşin altında bulunan herkes ondan enerji alır.

Hayata olumlu yaklaşan kimseler, her işin iyi olan tarafına yoğunlaşırlar. Olumsuz bir durumla bile karşılaşsalar onda olumlu bir şey ararlar. Böylece her zaman iyiyi ve güzeli görerek sağlıklı ve mutlu olurlar, işlerinde de verimli olurlar. Olumlu düşünce acı ve felaketi mutluluğa döndüren büyük bir potansiyeldir.

Albert Einstein diyor ki, “Umutsuz oldukları zaman insanların üretici olamadıklarını gördüm.” Gerçekten dikkatleri olumlu konular üzerine yoğunlaştırmak, araştırmaya, soru sormaya ve yeni cevaplar duyulmasına büyük istek duyurur.

Hayata olumlu yaklaşan kimseler, kendilerine ve başkalarına güven duyarlar. Başarısızlıkları bile onların güven duygusunu sarsamaz. Önlerine çıkan sorunları fırsat olarak gördükleri için genellikle olumlu sonuçlara varırlar.  

Hayatın hep olumlu yönlerine bakanlar, bir ömür boyu yeniliklerin peşinden koşarlar. İç dünyalarındaki coşku ateşi hiç sönmez. Coşkulu oldukları için de, zihinleri açık, muhakeme yetenekleri fazla ve yaşama gücü yüksektir. Ayrıca motivasyonları yüksek olduğundan başka insanları kolayca etkileyebilirler.

"Allah, bütün insanları mutlu olmaları için ya­ratmıştır, talihleri ters gidiyorsa kendi yanlışları yüzünden­dir". (Epictetos) Güçlü olmak için önemli iki silah vardır: Birisi, kendini başkalarının hizmetine sunma diğeri ise bağışlamadır.

 

Hizmet Aşkı:

“Bir kavmin efendisi onlara hizmet edendir”. Efendilik, o topluluğa hizmet etmekle, onların hayatlarını kolaylaştırmak ve problemlerine çözüm bulmakla olur. Bu durumu peygamberimiz: "İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır" şeklindeki hadisiyle de belirtmişti. Kendini başkalarının hizmetine sunma, strese karşı da etkili bir panzehirdir. Başkalarına hizmet sunmak sadece onları iyileştirmez. Hizmet sunanın da sağlığının düzelmesine yardım eder. Bunun zıddı bencilliktir. Bu ise insanı hasta eder. Kendilerini fazlaca merkez alan insanlar, kendilerini daha az merkez edinenlerden daha fazla bir şekilde kalp krizi geçirmeye eğilimlidirler.

Başkalarına hizmet, yaşlılığı geciktirir. Kişiyi genç ve sağlıklı yapar. Kendisini geliştirmek isteyen, başkalarının da gelişmesine katkıda bulunmalıdır.  

 

Bağışlayabilmek:

Bilinçli ve mutlu insan bağışlama yolunu seçerek, her gün biraz daha pozitifleşir. Bu bakış tarzı insanı derinleştirir. İlerlemek için bağışlamak ve geçmişin etkisinden kurtulmak şarttır. Bağışlama mutlu kalabilmek için gereklidir. Nitekim anladığımız insana kin beslemeyiz. Bütün düşmanlıklar anlaşılmazlıkların eseridir. Gerçekten geçmişin olumsuz etkisinden kurtulamayan insan mutlu olamaz. "Üzüntü insanı yaşlandırır, çünkü zamanı hızlandırır."  (Deepak Chopra)

Denilir ki, başkalarını hep bağışla; kendini hiç bağışlama. Oysa biz, sevdiklerimiz, bizi aldattıkları zaman onları bağışlarız. Aslında en az bağışlanması gereken kişiler onlardır.





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024