İntihar - Eskişehir Haber

İntihar

İntihar
Yayınlama: 9 Temmuz 2009 Perşembe - 8.584
A+
A-

 

Sözlükte “boğazını keserek öldürmek, boğazlamak” anlamına gelen Nahr kökünden türeyen intihar “kendini öldürmek” anlamına gelir. Kuranı kerimde ki “Kendinizi Öldürmeyiniz” ayeti intihara hamledilmektedir. Hadisi şeriflerde ise intihar açık olarak yasaklanmaktadır.

Yaşama hakkı tabii haklardandır. Onun elde edilmesinde kişinin bir katkısı yoktur. Canı veren Allah olduğu gibi alacak olan da O’dur. (Hicr, 23; Kâf 43; Necm, 44) bu sebeple intihar insanın yaratılış düzenine ve dinin insanları ulaştırmak istediği hedeflere aykırı bir yoldur. Hz. Peygamber yedi helak edici günahın içerisinde cana kıymayı da zikretmiştir. (Buhari, vesâye, 23, Tıb, 45) Hayber savaşında büyük kahramanlıklar gösteren Kuzman’ın aldığı yaranın acısına dayanamayıp intihar ettiği Hz. Peygamber’e söylenince: Bu davranışıyla Kuzman’ın cehennemlik olduğunu söylemiştir. (Buhari, Kader, 5)

İntihar, genel olarak aklı başında bir bireyin bilinçli şekilde herhangi bir fiille kendi yaşamına isteyerek son vermesidir.  İntihar, tevbesi mümkün olmayan tek günahtır. Bu yönüyle intiharın tüm günahlardan daha ağır bir konumu vardır.

Hadis-i Şeriflerde insanın kendi canına kıyması kesin olarak yasaklanmıştır. Kendini bir dağın tepesinden atarak öldüren bir kimsenin cehennemde sürekli olarak azaba tabi tutulacağı veya bir başka şekilde kendi canına kıyanın kıydığı şekliyle azaba tabi tutulacağı bildirilmiştir.

İslam âlimleri intihar eden Müslüman’ın imanlı olarak ölüp ölmediğinin bilinemeyeceğini ancak cenaze namazı gibi dini ahkâmın yapılabileceğine hükmetmişlerdir.

Depresyon: Gençlerin daha çok düştükleri psikolojik rahatsızlıkların başında depresyon gelmektedir. Depresyon kişinin kendini mutsuz,  huzursuz, değersiz ve bitkin hissetmesi ve bu hisse bağlı olarak fiziksel belirtilerin görülmesidir. Böyle dönemlerde anne-baba olarak gençlerin üzerine fazla gidilmemeli, tamamen de ilgisiz kalınmamalı, mümkünse gençlerin profesyonel yardım almalarını temin etmelidirler. Psikologlar depresyonun intihar riski yüksek olan psikolojik bir sorun olduğunu vurgulamaktadırlar.

Ahlaki ve manevi değerlerin zaafa uğradığı durumlarda, kendisine sağlam bir dayanak bulamayan kimselere ölüm yaşamaktan daha çok tercih edilen bir yol olarak görülmektedir. Durkheim’in dediği gibi, fertle toplum arasındaki bağların gevşediği, kişide ahlaki ve manevi yapının sarsıntıya uğrayıp dirençsiz kaldığı ortamlarda intihar eğilimleri artar. İlmi veriler dini inançlarına bağlı kimselerde intihar nispetinin çok düşük olduğunu göstermektedir. (Hayati Hökelekli, İntihar, DİA 22, 351)

İslam tarihinde toplu intihar olayları görülmemiştir. Bireysel olarak nadir görülen vakalar olup Batı’da olduğu gibi toplumsal sorun olarak görülmemiştir. Günümüzde batı’da olduğu kadar büyük bir sorun haline gelmemiş ise de; son günlerde toplumun dikkatini çekip “ne oluyoruz?” sesleri yükselmeye başlamıştır. 

Aslında hayat bir değişim sürecidir. İnsanın hem iç dünyası hem de dış dünyası durmadan değişir. Değişme olmadan insan gelişemez. Ancak ölüler değişemez ve gelişemez. Gelişme, bir varlığın tüm unsurlarının birlikte ve olumlu yönde değişmesidir. Toplum yapısının tüm unsurlarında olumlu yönde olan değişme, sosyal gelişmedir. Bu değişimi olumlu yönde sağlayamayan insanlarda bunalımlar ve ruhi çöküntü baş gösterir. Bu yönüyle toplumda İki tip insan vardır: Zayıf ve Güçlü İnsan.

a- Zayıf insanlar: Hayatlarını genellikle utanç ve suçluluk duygusu içinde tüketirler. En çok yaşadıkları duygular kızgınlık, öfke ve nefrettir. Bu duygular da hep geçmişe aittir. Zayıf karakterli insanlar bu tür olumsuz duygular altında ezilir ve güçsüz kalır. Güçsüzlük intiharı çağrıştırabilir.

Zayıf insan her zaman güçlü görünmeye çalışır. Bu şe­kilde zayıflıklarının üstünü örtmek ister ve övülmekten hoşlanır. Zayıf insanların hiç dayanamayacakları şey eleştiridir. Çünkü çevrelerinde hep iyi tanınmak isterler ve kendilerine önem vermeyen kişileri de her yerde küçük düşürmeye çalı­şırlar.

b- Güçlü insanlar:  Bunlar akıllı ve mutlu insanlardır. Bağışlama yolunu seçerek, her gün biraz daha hür olurlar. Çünkü özgürlük insanı derinleştirir. İlerlemek için bağışlamak ve geçmişin etkisinden kurtulmak şarttır. Bağışlama büyüklüğün bir parçasıdır ve mutluluk için gereklidir. Gerçekten geçmişin olumsuz etkisinden kurtulamayan insan mutlu olamaz.

"Allah, bütün insanları mutlu olmaları için ya­ratmıştır, talihleri ters gidiyorsa kendi yanlışları yüzünden­dir". Epictetos, Güçlü olmak için önemli iki silah vardır: Birisi, kendini başkalarının hizmetine sunma diğeri ise bağışlamadır.

* Kendini başkalarının hizmetine sunma, strese karşı da etkili bir panzehirdir. Başkalarına hizmet sunmak sadece onları iyileştirmez. Hizmet sunanın da sağlığının düzelmesine yardım eder. Bunun zıddı bencilliktir. Bu ise insanı hasta eder. “Kendilerini fazlaca merkez alan insanlar, kendilerini daha az merkez edinenlerden daha fazla bir şekilde kalp krizi geçirmeye eğilimlidirler.” Anderson,

Demek ki, kendi ile fazla ilgilenen bir insan, ayrılık ve toplumdan soyutlanma duygusunu güçlendiriyor. Bir numara olmaya çalışmak da bütünüyle bencillikten kaynaklanır.

Başkalarına hizmet, yaşlılığı da geciktirir. Kişiyi genç ve sağlıklı yapar. Kendisini geliştirmek isteyen, başkalarının da gelişmesine katkıda bulunmalıdır. 

* Bağışlama da kişiyi geçmişte yaşadıklarının kötü etkilerinden kurtardığı için onu güçlendirir. Bağışlayan başkalarından bir şey beklemez. Başkalarını bağışlayarak kendini de bağışlamayı öğrenir. Bu bilgece bir davranıştır ve kişinin berrak bir zihne sahip olmasına sebep olur. Olumsuz duygular ise, kişinin güç kaybetmesine sebep olur. Çünkü korku üretirler. Öfke, korku, kızgınlık gibi duyguları yaşayanlar çoğu zaman mide bölgelerinde ağrı hissederler. Bu ağrının sebebi, gücün o bölgeyi terk etmesidir. Örneğin sevgisini ifade edemeyen kimse kalp bölgesinde ağrı hissederler. Bir yakınını kaybeden insan da aynı yerde ağrı duyar. Bu ağrının sebebi kalp merkezi aracılığı ile güç kaybetmektir. Kalp merkezinden şiddetli bir güç kaybedilirse, kalp krizi ortaya çıkar. (Zukav Gary, Mutlak Gücütn Yolu, Çev. Nedret Sanlı, s 19). İşte bu yüzden güçlenmek isteyen kimse korku, öfke, nefret gibi duyguları sevgi ile değiştirmeye çalışmalıdır.

Evrensel sevgi kadar iyileştirici bir ilaç yoktur. Sadece bir birey olmadığınızı, tüm evrenin bir parça­sı olduğunuzu anladığınızda, kimseden korkmazsınız. Kor­kusuz bir insan hiçbir zaman ölmez. Korkan bir insansa her gün ölür, her an ölür.”

Hayatın akışını daha iyi anlayabilmek için İslamiyet’teki kaza, kader ve teslimiyet konularını iyi kavramak gerekir. Allah, bütün evreni bir programa göre yaratmıştır. Evrendeki en küçük zerrecik bile bu sisteme bağlıdır. Allah, evrendeki en küçük zerrenin bile ne gibi hareketler yaptığını bilir. Allah’ın sonsuz programı kaderdir. Zamanı geldiğinde bu programı uygulamaya koyması ise kaza'dır.





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024