EĞİTİMDE ÖĞRETMENİN ROLÜ - Eskişehir Haber

EĞİTİMDE ÖĞRETMENİN ROLÜ

EĞİTİMDE ÖĞRETMENİN ROLÜ
Yayınlama: 5 Mayıs 2009 Salı - 19.397
A+
A-

Öğretmen Örnek İnsandır:

Öğretmen, okuyan insan demektir. Farabi: "Her insanın başkalarına yol gösterme özelliği yoktur" derken; Salzman da: "Öğretmenlik doğuştandır" diyerek öğretmenlikteki mesleki formasyonun önemine işaret ederek, çocuk sevgisini doğuştan getiren, çocuklarla çabuk iletişim kurabilen, fıtratı gereği ılımlı ve sevecen kişilerin, öğretmenlikte başarılı olacaklarına dikkat çeker.

            Öğretmen, bilim ve kültür adamıdır. Önder insandır. Peygamberimizin de "Bilginler, peygamberlerin varisleridir." diyerek, bilim adamlarına "Peygamber halifeleri" unvanını vermekten çekinmemesi, hakikati ancak bilgi sahiplerinin kavrayıp izahını yapmalarından kaynaklanmaktadır. Nitekim K. Kerimde 'Allah, melekler ve adaleti yerine getiren ilim sahipleri, Allah'tan başka Tanrı olmadığına şahitlik etmişlerdir..." ayeti kerimesi bilginleri, hakikatin üç şahidinin arasında göstermiştir. Bilgin, Allah'ın var ve bir olduğunun, yeryüzündeki ispatçısıdır. K. Kerim’in “Hiç, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?.” (Zümer, 9)  “Görenle görmeyen, aydınlıkla karanlık, sıcak ile soğuk ve ölü ile diri bir olur mu?.." (Fatır, 19-22) gibi ilâhî beyanlar, bilim adamlarının konumunu en çarpıcı örneklerle ortaya koymaktadır.

Öğretmen, düşünen, araştıran, değişen, yeniliğe açık ve hep mükemmele doğru koşan bir insandır. Öğretmen, çevresinde gözlerin daima kendisi üzerinde yoğunlaştığı örnek bir insandır. Çocuğunu talim ve terbiye için öğretmene teslim eden bir babanın sözleri şöyle olmuştur: "Çocuğumu eğitmeye başlarken, ilk önce kendini eğitip, çocuğum için örnek duruma gelmelisin. Çünkü çocukların gözleri senin gözüne bağlı sayılır. Onlara göre iyi ve güzel şeyler, senin iyi ve güzel kabul ettiğin şeylerdir. Çirkin ve fena şeyler de senin çirkin ve kötü kabul ettiğin şeylerdir."

Montaigne de bu görüşü doğrulayarak: "Çocukların yalnız emir ve nasihate değil; örneğe ve esere ihtiyaçları vardır” diyor. Bu ifadelerden anlaşıldığına göre, gelecekteki genç neslin sosyal pozisyonu hakkında ilk yargılama, bugün onları eğitenler üzerinde yapılacak olmasıdır.

              Öğretmen bir inanç ve ideal sahibi olmalıdır ki; aydın kesim ile halk arasında telafisi çok güç olan uçurumlar ve kopukluklara meydan verilmesin. Kant' da: "Çocuklara çok küçük yaşta, Allah'ın görünmeyen bir varlık olduğunu,  onun gözetimi altında bulunduklarını ve ona duâ edebileceklerini söylemek gerekir." der. Yine "idealsiz bir devlet, kahramanları koyun sürüleri haline getirir, idealist bir devlet de koyun sürülerinden kahramanlar yaratır." der.  

 

Öğretmen ve Eğitim:

Hayat; beşikten mezara kadar süren bir okuldur. Bu 'okulda, insan daima kendini bulmağa çalışacaktır. Konfüçyüs: "Düşünmeden öğrenmenin zaman kaybı olduğunu söyler." Zaman değişiyor, fikirler değişiyor, dünya değişiyor, her şey değişirken, sabit fikirlere takılıp kalanlar, kendileri düşünmeyip, başkalarının düşünceleriyle yetinenler, kendileri için hayatı sadece dondurmuş hatta öldürmüş olurlar. Örneğin öğretmen, hayatı iki mevsimden ibaret görerek, birisi ekme mevsimi, diğeri de biçme mevsimi deyip, okulundan aldığı diploma ile ekme mevsiminin de sona erdiğini düşünerek, kitaplara, dergilere ve kültürel faaliyetlere karşı duyarsızca elveda deyip, 25-30 sene, öğrencilerine hep aynı nakaratı tekrarlayıp durursa; kendisini dondurduğu gibi gelecek kuşağı da dondurmuş olacaktır. Paskal "Yalnız aptallar ve ölüler fikirlerini değiştirmezler" diyor.

Rahmetli Baltacıoğlu: "Öğretmenler! Yapacağınız ilk iş, bu zekâları uyuşturmamak ve körletmemektir... Kâğıttan kürek, kartondan merdiven yapan okullar, öğrencilerini işe değil yalana alıştırırlar... Öğretmenin rolü, öğrencinin üretici şahsiyetini yok etmek değil, aksine bu şahsiyetin faaliyetine yardım etmektir. Benim sistemimde öğretmenin tabiat ilimlerini öğrenmiş olması yetmez, onun aynı zamanda bahçıvan, hastabakıcı, elektrikçi, aşçı v.s. olması da gerekir." der.

Eğitimi sadece okul dönemlerine hapsedip diplomayı duvara asmakla eğitimin sona ermediği aksine insan hayatının her döneminde eğitime ihtiyacının olduğu bilinmelidir. Merhum Peyami Safa  "mezunlara nutku"nda şöyle der:

"Tahsiliniz bugün sona eriyor, değil mi? Ellerinize tutuşturulan diplomanın en büyük yalanı budur. Tahsiliniz bugün bitmiyor, bilakis bugün başlıyor. On altı, on yedi seneden beri size öğretilen şeylerin çoğu ihtisas bakımından lüzumsuzdur.. Ve hafızalarınıza istif edilmiş, unutulmaktan başka hiç bir şansları olmayan ölü bilgilerdir. Zekanız bu kokmuş malumat kadavralarını ne kadar çabuk atarsa, hürriyetine o kadar erken kavuşur.." diyerek, müfredat programlarının yükünün hafifletilmesiyle, hem öğrencilerin kafasının hububat ambarı halinden çıkarılması, hem de öğretmene ders vermekten başka, terbiye ve ahlakı telkin için de vaktin bırakılmasını hedeflemektedir.

Okul öyle bir çevre haline gelmeli ki öğrenci yalnız başına çalışabilsin. Öğretmen ve arkadaşlarıyla görüşlerini tartışabilsin. Nitekim batı medeniyetinin temelinde bunu görüyoruz. Tartışma aklı gerektirir, akıl da; serbest tenkidi. Aklın ve serbest tenkidin olmadığı yerde bilim de olamayacaktır. "Her şeyi sorgulayan Sokrat’ı ortadan kaldırın. Eski Yunan medeniyetinden geriye, değerli ne kalır?"

            Okulu, kafanın forme edildiği yer olmaktan ziyade, öğrencinin diploma elde edeceği bir kurum olmaktan çıkaramazsak, tarihi, yalnız vakaların tarihlerinin ezberlenmesi; coğrafyayı, bilmem hangi ülkenin nehirlerinin en küçük yardımcı kollarının isimleriyle bilinmesi v.s. şekliyle devam ettirirsek, eğitimdeki sıkıntılar bizi hiç terk etmeyecek demektir. Okulun vazifesi, yalnız bilgi vermek değildir. Hele bilgiyi ezberletmek hiç değildir. Bugün hangimiz okulda gördüğümüz kimya formüllerini hatırlayabiliriz? Önemli olan gençlerin düşüncelerini geliştirmektir.

            Bugünkü eğitim sistemi öğrenciyi pratik olarak imtihanlara hazırlamakla sınırlanıyor Okul çağındaki çocuklarımız. İlkokul döneminden itibaren oyun oynamaya doymadan yarış atları gibi koşturularak acımasız bir rekabet ortamına itilmektedirler. Bu ise hafıza egzersizinden öteye geçemiyor. Örneğin genç kızlarımız kadınlık mesleği konusunda tamamen yetersidirler. Ve öyle de evleniyorlar. Erasme, - Kadının hem kendisi için, hem kocası için hem de çocukları için eğitilmesini söyler.                                           

Bilginin bilimsellik kazanması; ‘nesnellik’ kuralına dayanır. Yani bilim, şahıslardan şahıslara değişen bir kavram olamaz. Gerçeğin bir yüzü vardır. ..Paradan başka hiç bir kıymet tanımayıp bütün mukayese ve muhakeme dairelerini onun merkezi; etrafında çizenler, iyi bir rehber olamadıkları gibi çok kötü bir çığırda açmış olurlar.

Eğitim camiası, eminim ki, bu vatanın genç evlatlarına karşı borçlu olduklarının bilincindedirler. Eğitim sistemindeki belirsizliklerin ve de imkânsızlıkların mevcut olduğu ülkemizde bu vatan için yine de yapılabilecek pek çok görevlerin hizmet aşkıyla yapılabilirliğini daima göstereceklerdir.





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024