Din ve İnsan - Eskişehir Haber

Din ve İnsan

Din ve İnsan
Yayınlama: 31 Mart 2009 Salı - 8.247
A+
A-

 

Mevlâna "Mesnevi" de  Hz. Peygamber'den nakledilen bir hadis-i şerifi  mesnet alarak der ki: "Gerçekten de Yüce Allah melekleri yarattı, onlara akıl verdi; hayvanları yarattı, onlara şehvet verdi; insanları yarattı, onlara akıl da verdi, şehvet de; kimin aklı şehvetinden üstün olursa melekderden daha yüce­dir o; kimin de şehveti  aklından üstün olursa hayvanlardan daha  aşağıdır."

Mevlana bu sözlerin açılımını  şöyle yapmıştır: Allah mahlukunu üç çeşit yarattı. Birinci bölük, tamamiyle akıldan, bilgiden ve cömertlikten ibaret. Bunlar meleklerdir,  secdeden ve kulluktan başka bir şey bilmezler.

İkinci bölük ise, akıl ve bilgiden mahrum olan hayvanlardır. Otlamak ve semirmekle meşgul olurlar. Onlar ahırdan ve ottan  başka bir şey görmezler.

Üçüncü bölük ise insanlardır. Bunlar yarı yaratılışları bakımından melektirler, yarı   yaratılışları bakımından da eşek. Eşek olan yarıları aşağılığa meyleder, öbür yarıları da akla meyleder.

Buna göre İnsanların bir kısmı, mutlak varlık olan Allah'a dalmış, kendini kaybet­miş  olanlardır. Bunlar görünüşte insandır, fakat   hakikatta  ise melek tabiatlıdır.

İnsanların ikinci kısmı ise; nefis tutkunu olanlardır. Bunlar  kızgın­lığın ta kendisi olmuşlar, tepeden tırnağa kadar şehvet kesilmişlerdir. Bu bölüğe, Kur'an-ı Kerim:  "Hayvanlar gibi" hatta "Hayvanlardan da aşağı.." (Araf, 179) der.

İnsanların  üçüncü kısmı ise; (âdeta) savaştadır. Doğru yolu bulmaları bakımından, yarı insan, yarı hayvandır. Bu tip insanlar mecnunla devesine benzer: Mecnunun sevdası ileride bulunan leylâya kavuşmak, devenin sevdası ise geriye dönüp yavrusuna kavuşmaktır. Yani "Can, yükseklere çıkmak için kanat  çırpmakta; beden ise, pençeleriyle yere sarılmaktadır. (Mevlana / Mesnevi)

 

Din, Allah'u Teâlâ tarafından konulmuş ve insanlara saâdet yollarını gösteren ilâhî bir kanundur. İnsanların yaradılışlarındaki maksadı ve Allah'a nasıl ibadet yapılacağını bildirir. (Akseki A.H. İslam Dini, s.9)  Din, "Nereden geliyor ve nereye gidiyoruz?" sorusunun da gerçek cevabıdır. Yok olmaktan, hiçliğin karanlıklarına gömülüp gitmekten ürperen insan içinin ışığı; ümit ve imkanların tükenip söndüğü yerde başlayan ümit ve imkan yolu; ilâçların dindiremediği acıların ilâcı; harap gönüllerin şenliği; iyilik, adalet, ferâgat, sadâkat, fazilet, samimiyet kaynağı; insan vicdanında yaşayan inanma ihtiyacının en parlak ve en berrak tecellisidir.

       Mevlana: “Dinin aslını anlamaya imkân yoktur. Ona ancak hayran olunur” der.  Allah'ı  hisseden  akıl  değil  kalptir.  İşte  iman bize bunu öğretir. İman  Allah'ın  bir  lutfudur. Onun  bir muhakeme ve istidlâl sonucu elde edildiğini  söyliyenler  olursa  inanmayınız.  Allah'ın varlığını  kabul  etmek başka  şey, O'nu sevmek çok daha başka şeydir. Ey âciz akıllılar, Zavallılığınızı anlayınız ve susunuz. Hakiki değerinizin ne olduğunu rabbinizden öğreniniz. Allah'ın sesini dinleyiniz." (Pascal, Düşünceler)      

 

Allah  ihtiyacı  az  veya çok bir belirginlikle pek  çok insanda vardır.  Bu  ihtiyaç  tatmin edilmediği zaman, tıpkı cinsel hayatın tatmin edilmemesinde olduğu gibi; insan  organizmasında  çok  defa  bozukluklar  meydana  gelir. Bunu bilmemezlikten gelmek çok tehlikelidir.. İnsan proplemine  tam bir  çözüm yolunu yalnız din gösterebilir. İnsan,  kendini seven, duyan ve yardım eden bir Allah'a her zaman muhtaçtır. Çünkü insanda tapmak ihtiyacı, sevmek  kadar tabii bir temâyüldür.“ (Alexis  Carrel, Baş. Sırları)   

Demek ki insanda dini inanç, sevmek kadar tabiî bir temayüldür. Allah'ı aramak  aklımızın yapısının zarurî bir sonucudur. Dinî inançlar bizi felaketlerden kurtarabilir Fakat inanmayanları nasıl inandırmalı?

Dinin insanlar için sonradan çıkarılmış bir tuzak olduğunu söylemek, sosyal hayatın istikrarı için gerekli olan tüm sorumlulukları omuzlarımızdan atıp toplumu karkaşaya itmek demektir. Toplum  için din öylesine hayatî bir ihtiyaç ki; Şayet fertlerin gönlünden din duygusunu ve maneviyat sevgisini çıkarırsanız, bunun altından insanlık değil,  aksine hayvanlık  çıkar! Zira  insan  egosunun  terbiyede,  din ve maneviyattan daha  güçlü bir  âmil yoktur. Orman  kanununa  itaata meyyal insana, ihtiraslarını baskı altında tutmayı kendisi  için  istediklerini,  başkaları  için de isteyebilecek yüceliğe  erişmeyi... dinden başka hiç bir kuvvet  sağlayamaz. „Din, insanlık tarihine hâkim olan ve toplumları ayakta tutan en büyük kuvvettir.” Benjamin Costant

Hz. Muhammed (A.S.) de: "Sizden biri kendi nefsi için isteyip arzu  ettiğini, kardeşi için de istemediği sürece; imanın tadına varamamıştır" buyurarak (Buhâri, “İman” 7) karşılıklı dayanışmayı içeren kardeşlik modelini imana da endeksliyerek  örnek toplumu inşa etmiştir.

Kainatın en önemli  bir parçası  olan insanı, İslam dini  bütünüyle kavrayan bir yapıya sahiptir. Güneş  nasıl dünyayı  aydınlatıp, onu bize gösteriyorsa, İslam dini  de  tüm sırları ve gizlilikleri Yüce Kitabıyla insanlara zımnen de olsa beyan eder. Toplum içerisinde insanın karşılaştığı felaketler karşısında ona ümit, teselli ve güven kaynağ olur. Toplumda adalet, doğruluk, dayanışma, barış ve hoşgörü gibi kalıcı değerleri hakim kılar. Toplumu kötülüklerden uzaklaştırmak adına, “mümin müminin aynasıdır“ beyanıyla tüm bireyleri kötülüklere karşı seferber ederek örnek bir toplum modeli inşa eder.

İslâmiyetle hayat bir arada yürümez. Dine göre yaşamak hayatı dondurmaktır. Aklı ve tefekkürü devre dışı bırakmaktır, gibi sözler bağnazlığın  ve cehaletin ifadesidir. Din ve ahlak duygularının zayıflaması, zekânın zayıflaması kadar tehlikelidir. (Alexis Carel)  info@aliosmanorum.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024