Yüzlerinde Maske Taşıyanlar - Eskişehir Haber

Yüzlerinde Maske Taşıyanlar

Yüzlerinde Maske Taşıyanlar
Yayınlama: 1 Şubat 2009 Pazar - 9.038
A+
A-

 

Ahlâkî kirlilik fizikî kirlilik kadar tiksindiricidir. Yeni bir güne başlarken fizikî bakımdan yıkanıp temizlendiğimiz gibi, ahlâkî ba­kımdan da manen yıkanıp arınmalıyız. Bunu da Yüce Yaratıcıya saygı, zikir ve ibadet gibi görevlerle helal haram gibi kamu hukukuna saygıyı içeren yaklaşımlarla sağlamaya çalışmalıyız.

Ancak maddî varlıklarını yalan, iftira, bozgunculuk, İkiyüzlülük, dalkavukluk, tecessüs, kötü zan, haset.. gibi olumsuzluklarla yürüten, ahlâkî duygulardan uzak zavallılara, toplumun tüm kesimlerinde rastlanabilir. İşte bunlar bir toplum için gerçek zararlı varlıklardır.

 Hz. Peygamber (sav): “İnsanların en kötü olanları ikiyüzlü kimselerdir ki, birine bir yüzle, diğerine başka bir yüzle gelirler.” (Buhari, edep, 49)

Dalkavukların yüzüne toprak saçın.” (Müslim, Zühd, 14)

Nemam (kişiler arasında laf taşıyan) cennete giremez.” (Buhari, Edep, 50)

Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça, kalbi doğru olmaz. Komşusu zararlarından emin olmadıkça, kişi cennete giremez.” (Ahmet, Müsned, III, 198) buyurur.

Kuran’da da: “..Kıskanç olanın şerrinden Allaha sığınırım..” (Felak, 5) buyrulur.

Toplumdaki bu tür kötülük ve iftiralarla nasıl baş edeceğimizi, çevremizdeki bencillik ve hasetlikle nasıl mücadele edeceğimizi, insanların fenalık yapma ve zarar verme meyillerine, nasıl karşı koyaca­ğımız hususunda hayli bilinçlenmeliyiz.

Bu noktada önce kendimizle barışık değilsek, hayat bizim için çetin bir yolculuktur. İçimiz dış görünüşe, dış görüntü iç dünyamıza yabancı olmamalı. Şayet böyle ise kendimize yakıştırdığımız veya bize yakıştırılan maskelerle, bizimle de hiç örtüşmeyen sahte bir hayata kendimizi mahkûm ederiz. Belki de içimize sinmeyen bu yüzle yaşar buna da zamanla alışırız.

Yalansız, aldatmasız ve aldanmasız bir dünyada, maskesiz, şeffaf bir yüze nasıl kavuşacağız? Maskelerin yüz olarak kabul edildiği bir anlayışı daha ne kadar taşıyacağız? Ne zaman maskeler yerlerini gerçeğe bırakacak?

Hakikati tanımak, sevmek, yalandan uzaklaşmak ve sahte olan dünyayı terk etmek, Müslümanlar olarak öne çıkan şiarımız olmalıdır. Hakkın önündeki tüm engelleri kaldırmanın görevimiz olduğu bilinciyle yaşamalıyız. Hakikat sevgisi, bizi insan olmanın güzellikleriyle tanıştıracaktır. Maske takmadan, rol yapmadan hakikatin aşkına adanan bir yolculuğun sonunda ummadığımız güzelliklerle karşılaşacağız.  

Bunun için, insanları alt kimlikleriyle yargılama zafiyetini dünyamızdan behemehâl uzaklaştırmalıyız. İnsanın ham maddesi olan insanlığını ölçü alarak; insan olanın her türlü güzelliğe layık olduğu anlayışını dünyaya biz taşımalıyız. Çünkü Peygamberimiz bu görüntünün gerçek örneğidir. Bize de bu yakışır.  

Bugün insanlık batan bir dünyanın enkazı üzerindedir. İnsan onur ve hakkına zerre kadar kıymetin verilmediği, bencil, zalim ve kötü ruh sahibi olan insanların ve onların oluşturduğu milletlerin, asırlardan beri elde edilmiş pek çok değerleri, bilerek veya bilmeyerek feda ettikleri halde, koyun postuna bürünerek çehrelerini her yerde bir perde arkasında saklamak lüzumu­nu duymuşlardır. Dünya kamuoyu önüne, kendilerini bile hayran eden, alkışlara lâyık güzel bir yüzle çıkarlar. Hele bir kere perdeyi sıyırın; arkasından çıkacak korkunç yüz, İşte onların gerçek yüzüdür. Bireylerde olduğu gibi toplumlarda da sahte yüzler hep olagelmiştir. Özellikle Batı dünyasının Müslümanlara karşı olan bu sahte yüzü hayli eskidir.

Son olarak, Gazze olayları da dünya insanının özellikle Batının yüzündeki sahte "Hümanizm” perdesini yırtıp onların gerçek çehresini meydana çıkarmıştır. Artık perdenin önünde bize gülümseyen sahtekâr yüze aldanmayarak, o çehrenin perde arkasında, karanlık ve zulüm kokan yüzleri milletlerin gözlerinden gizlediğini bugün apaçık görenler; yalnız gözleri­nizin önündeki olayı değil, onun bütün sebeplerini de araştırma­sını bilerek, alkış kirliliği önünde sırıtan muzaffer başları, zamanı gelince perdenin arkasına gizlenen şerli yüzleri bileceklerdir.  

Toplumlar önce hayata saygı duymayı öğrenmelidir. Elbette insanın ne kendini ne de başkalarını yok edip mahvetmesi doğru aklın kabullenebileceği bir anlayış olamaz. Kutsal Kitaplar da “Asla öldürmeyeceksin” diyor. Oysa görülen manzara bunun tam aksini yansıtıyor. Hayat bu noktalarda akl-ı selimi hep yanıltıyor. Şöyle ki, bir Yahudi din adamı katliam yapan İsrail tanklarının tepesine çıkmış merhamet etme, öldür! diyor. Nobel barış ödüllerinin finans kaynağı, insanların katliamında kullanılan silah fabrikalarından sağlanıyor! 

Teknik bize bugün şehirlerimizi dolduran gangster­lerden daha ince bir şekilde cinayet işleme tekniği getirmiştir. Yalnız hayatı yok etmek değil, onu zedelemek, ona acı­lar vermek, kalitesini düşürmek de bir çeşit öldürmek değil midir? Hayat için zarurî olan maddelerin fiyatlarını hiç durmadan art­tıran stokçu, çıkarcı, küçük ekonomiyi soyan para babaları, işçilerini zehirli maddelere karşı korunaksız bırakan sanayici, çocuk aldıran kadın ve çocuk alan hekim, tüm bu cürümlere sizce ne ad verilir?! Aynı sı­raya alkollü içki üreticilerini, uyuşturucu morfin, ko­kain ve haşhaş satıcılarını, arkadaşını kötü alışkanlıkların pençesine itenleri de koyabiliriz. İşte bu hareketler, öz kardeşinin sırtına bıçak saplamak ka­dar menfur hareketlerdir. (A Carrel, Başarının Sırları)

“Maddenin ruh üzerine hâkim oluşundan kötülükler, ruhun madde üzerine hâkim oluşundan da iyilikler meydana gelir.” Descartes                                                                    

                                                                          info@aliosmanorum.com





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024