Çocuk Terbiyesinde Şiddet ve Korku
Çocuk Terbiyesinde prensip olarak ‘sevgi ve hoşgörü’ yerine ‘korku ve sertliği’ örnek almak, yapılabilecek en büyük hatadır. Dayağı eğitimin kaçınılmaz bir parçası olarak görenler diyor ki: meyli oyun ve eğlenceye endeksli olan çocuklar korkutulmadan öğrenmeye asla yanaşmazlar…
Oysa eğitimin etkili gücü dayak ve korku değil, içten gelen öğrenme isteği ve sevgidir. Bizlere düşen görev çocuklardaki bu isteği aktif hale getirmektir. Aslında zor kullananlar, içinde bulundukları olumsuz duruma, kendi yetersizliklerinin sebep olduğunu ve bu sert tavrın daha sonra çocukları isyana sevk edeceğini bilmelidirler.
Şüphesiz ki İslâm'ın çocuk terbiyesinde kendine has bir yolu ve yöntemi vardır. Çocuk güzel öğüt ve sıcak bir ilgiyle eğitilir. Bu tarz bir tutum fayda veriyorsa, artık bu durumda terbiyecinin çocuğu sevgiden uzak tutması ve ona sert davranması doğru olmaz. Çocuğa sevgiyle yaklaşmanın hiçbir fayda sağlamadığı, aksine, ona biraz sert davranmanın faydalı olacağı kanaati ortaya çıksa da, yine dayağa gerek olmadığı, bir gerçektir. Hatta âerbiyeci çocuğu eğitirken tüm ıslah vasıtalarına başvurduğu halde sonuç alamayıp aciz kalsa da, sevgi ve hoşgörüden başka bir yol olmamalıdır.
Kuran-ı Kerimde baba oğul ilişkisine örnek olmak üzere ‘Lokman Suresi’nde şöyle buyrulur:
“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.
Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. (Çocuğun anne ) sütünden ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.
Eğer onlar (annen ve baban) seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm…”(Lokman, 13-19)
Kuran’da Hz. Lokman (a
-Allahtan başka ilâhın olmadığı inancının geldiğini görüyoruz
- Şu dünyayı ve üzerindeki bütün canlıları yaratan Odur
Biz de çocuklarımıza, Allah’ın yaptığımız her şeyi gördüğünü, aklımızdan geçirdiğimiz en gizli duyguları bildiğini, Ondan hiçbir şeyi gizleyemeyeceğimizi, iyi şeyler yaptığımızda bizden hoşlanıp bizi seveceğini.. anlatmalıyız.
-Yavrucuğum -namazı kıl, (insanlara) iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret
Ayetlerde görüldüğü gibi hem Allaha, hem de Onun yarattığı insanlara karşı görevlerimiz sıralanmakta; adab-ı muaşeret kurallarının bir özeti verilmektedir
Çocuklarına din eğitimini verirken çoğu aileler farkında olmadan korku objesini kullanırlar
Bu konu ile ilgili ‘Yengeç Kitap’ isimli eser sahibi Salzman, çocuklarına söz geçiremeyen beceriksiz bir annenin hikâyesini anlatırken şöyle der: Bu ahmak kadın çocuklarını üç şeyle korkutarak sindirmeye çalışırdı: Öcü, Baba ve Allah
Çocukları yatmaya zorlamak için, -Yatın çabuk, kapatın gözlerinizi, yoksa öcüler gelir sizi yer, derdi
Şimdi düşünelim, küçük çocukları cehenneminde yakan bir Allah’ı hangi çocuk sevip içinden gelerek saygı gösterecektir? Çocuğu cehennemle korkutup Allahtan soğutmaya kimin hakkı vardır? Çocuklara cehennemin kapılarının kapalı olduğu hala öğrenilemedi mi? Bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız?
Peygamberimiz buyuruyor ki: Buluğ çağına girinceye kadar çocuktan ve akıl hastasından kalem kaldırılmıştır ve onlar yaptıklarından muaf tutulmuşlardır. Çocuğu cehennemle korkutuyorsak, hem Allaha, hem çocuğa haksızlık yapıyoruz