Çocuk Terbiyesinde Allah Sevgisinin Önemi
Ailenin temelini evlilik oluşturur. Bizde de olduğu gibi hemen bütün ülkelerde ailenin kurulması ve aile birliğinin bozulması yasalarla düzenlenmiştir. (Anayasa md: 41) Hukukun temel görevi, toplum düzenini sağlamaktır. Aile hukukunun görevi de, toplum içinde aile düzenini sağlayarak aileyi her yönüyle güçlendirmek ve böylece yaşadığı toplumun temelini sağlamlaştırmaktır.
Yüce Allah Kuran-ı Kerimde şöyle buyurur: "Ey îman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz…" (Tahrîm, 6)
Peygamberimiz: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz aile fertlerinizden sorumlusunuz…” buyurur. Çocuklar için de onlar: "Cennet çiçekleridir", "Kalp meyveleridir", "İlâhî ihsan ve rızıklardır" buyurur.
Çocuklar, bizlere ilâhî birer emanet ve öz varlığımızdan boy vermiş nadide filizlerdir. Çocuklar;
Anne ve baba için en güzel bir meşgaledir. Onları terbiye edip yetiştirmek ve topluma armağan etmek bu vatana karşı kutsal bir görevdir. Bir çocuğun eğitim ve terbiyesini aldığı ilk mektep olan aile ocağının İslami terbiyeden mülhem olması, çocukların ahlaken nakış nakış işlenmesine vesile olacaktır. Nitekim
emek verilip yetiştirilen sâlih evlâtlar, âhirette anne-baba ile cehennem arasında perde olacaktır.
Çocukları Allah'tan korkutmak yerine Allah sevgisiyle eğitmek gerekir. Allah'a inanmak, insanlarda hayatlarının bir amacı olduğu hissini uyandırır. Ayrıca bir dine mensup olmak, insana dünyada yalnız olmadığını hissettirir.
Yani çocuk inanacak ki: Biri var, onu annesinden daha çok seven ve daha çok koruyup kollayan... Dua ettiğinde duasına cevap veren... Hasta olduğunda iyileştiren... Acılarını dindiren... Her yaz ve baharda ona çeşit çeşit yiyecek ve içecekler gönderen... Onu, anne babasını, kardeşlerini ve bütün sevdiklerini besleyen...
Annelerin derdi, çocuklarına Allah'ı anlatmak, bunun için pratik bir yol ve çözüm bulmak... Ayrıca hangi yaşta nasıl anlatacaklar? Allah'ı onların zihinlerine nasıl yerleştirecekler?
Bir anne öyle diyordu:
"Tamam, ona Allah'ı sevdirmeliyim, ama önce ona Allah’ı anlatıp tanıtmalıyım." Sevme, tanımadan sonra gelir.
Allah somut bir varlık değil. O yaratıklardan hiçbirine benzemez. Zaten yaratıklara benzeyen, yaratıcı olamaz. O'nun varlığına misaller vererek zihinlere yerleştirebilirsiniz. Yaratıklar sadece O'nun isimlerini yansıtan birer ayna olabilir.
Mesela çocuğa süt içirirken, bunun canlı süt fabrikası olan inek ya da koyundan alındığı söylenmeli. Yaşına uygun olarak, her fabrikanın bir fabrikatörü olduğu, süt fabrikası olan hayvanların sahibi ve Yaradan'ının da Allah olduğu anlatılmalı. Mesela bir yumurtayı yedirirken, her tavuğun bir tavuk fabrikası olduğu; her elma, muz, portakal ağacının bir meyve fabrikası olduğu anlatılmalı.
Yemeğini yedirirken: "Evladım, bak bunu Allah senin için yaratmış. Bu elmayı, bu yumurtayı, bu sütü senin büyümen için göndermiş. Sen bunları yiyip, büyüyüp kocaman bir baba ya da anne olacaksın. Bak Allah seni ne kadar seviyor... Sen yemek yedikten sonra susadığın için suyu da O gönderiyor. Yağmuru bizim için O yağdırıyor. Karanlıkta kalmamamız, soğukta üşümememiz için güneşi O yaratmış. Ağaçları, hayvanları bizim için hep O yaratmış." diyerek, yapılan bütün işlerin büyük bir Kudret Sahibi tarafından olduğunu anlatmalıyız.
Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden, adı “insan yetiştirmek” olan bir iş... Bir kere bilmelisin ki, “zaman alacak”. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın.
Çocuğun duygularını sadece "Bir Allah var
Allah'ın çok büyük olduğunu, bizim O'nu göremeyecek kadar küçük olduğumuzu söyleyebiliriz
İslamî gelenekten mülhem olan, Osmanlı aile yapısı için, İsviçreli Gaston JEZZ şöyle söylemiştir: “Dünyanın en sağlam aile ocağı Osmanlı’da doğdu ve bu varlık, hiçbir milletin tarihinde görülmemiş şekilde umumi hayatı inşa etmiştir. Ben Batılı bir aile hukuku profesörü olarak diyorum ki, Türk milletinin aile nizamını elinden alınız, geride hiçbir şey kalmaz..”
Bugün aile yeniden canlandırılmalıdır. Bunun için anne çalışmaya mecbur edilmemelidir ki, yuvayı nakış nakış işleme imkân ve zamanını bulabilsin. Anne çalışmak mecburiyetinde ise, çocuklarla meşgul olacak kimseler, yakın akraba, bilhassa büyük-anne veya büyükbaba olmalıdır.
Aslında yaşlılar bu yönüyle evin kültür abideleridir. Geçmişi geleceğe bağlayan köprülerdir. Hayat tecrübelerinin fazla olması nedeniyle, genç kuşakların birinci derecede rehberleridir.