İSLAMDA İBADETİN YERİ VE ÖNEMİ - Eskişehir Haber

İSLAMDA İBADETİN YERİ VE ÖNEMİ

İSLAMDA İBADETİN YERİ VE ÖNEMİ
Yayınlama: 14 Kasım 2008 Cuma - 105.251
A+
A-

                                          

Tüm canlılar içinde insanın seçkin bir yeri vardır. Akıl ve fikir gibi üstün yeteneklerle donatılan insanın yaratılışında pek çok hikmetler vardır. İnsan olarak yaratılışın, dünyaya gelişin hikmetini Yüce Allah, Kuran-ı Kerimde şöyle bildirmiştir: “İnsanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56) 

İnsan beden ve ruhtan meydana gelmiş bir varlıktır. Bedenin maddi gıdaya ihtiyacı olduğu gibi ruhun da manevi gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun en önemli gıdası sağlam iman ve ihlâsla yapılan ibadettir. İbadet, Allah’a tazim, hürmet, saygı göstermek ve itaat etmektir. İbadet, saygı ve itaatin en yüksek derecesidir. Böyle bir saygı yalnız Allah’a yapılabilir. Bu Allah’ın üzerimizdeki hakkıdır. Allah’ın bizim ibadetimize ihtiyacı yoktur. Fakat bizim O’na ihtiyacımız vardır. İbadet etmekte bizim için birçok faydalar olduğu da bir gerçektir. 

İbadet, Allah katında insanların değerini artırır. Kuran-ı Kerim, bu konuda şöyle buyurur: “Ey Muhammet! De ki; duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin.” (Furkan, 77)

İbadet, Allah’a kulluk etmek, O’na itaat etmek, O’nun huzurunda her türlü inkâr ve isyandan uzaklaşıp O’na boyun eğmektir. İbadet, kulun, kendisini yaratana karşı saygı ve tazimidir. Kula yaratıcısı tarafından yüklenilmiş aslî bir görevdir.

İbadet, sadece, namaz, oruç, hac, zekât gibi İslam’ın temel emirlerinden ibaret değildir. Özel anlamıyla bunlar akla gelebilir, fakat daha geniş manasıyla ibadet müminin bütün hayatını İslam’a uygun hale getirme gayreti ve çabasıdır.  Buna göre ibadet, Cenab-ı Allah'a karşı gösterilen saygı ve hürmetin yanında, Allah'ın hoşnut ve razı olduğu bütün fiil ve davranışları da kapsamına alır. İbadet, Allah’ı anmak  ve  kendini  onun  huzurunda  görerek  bu sayede dünyevî arzu ve ihtirasların şiddetini kırmak, insanlara şefkat ve merhametle bakmaktır.

İslam'da ibadet, yalnız Allah için yapılır. Peygamber veya diğer insanlar için ibadet asla söz konusu olamaz. Kur'an-ı Kerim'de, yeryüzündeki tüm insanlar için şu çağrıda bulunulur: "Ey iman edenler! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Umulur ki, (kötülüklerden) sakınırsınız"(Bakara, 21)

İslâm inancında, Allah'tan başkasına tapınma, tevhit inancı ile çelişir ve kişiyi niyetine göre dinden çıkarabilir. Hz. Peygamber döneminde putlara tapan müşriklere, cevap olmak üzere inen Kâfirûn Sûresinde şöyle buyrulur: "Ey Muhammed! De ki; ey kafirler!. Ben sizin taptıklarınıza ibadet etmem. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmezsiniz… Sizin dininiz size; benim dinim banadır" (Kafirun, 1-6)

İbadetlerde "ihsan" boyutu hakikaten çok önemlidir. "ihsan" derecesi denir. "İhsan; Allah'a sanki O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da O seni görmektedir." (Müslim, İmân, 5, 6)  Dolayısıyla İslâm'da ibadet, insanın bütün davranışlarını kapsar. Demek ki, İbadet, Allah'a gönülden isteyerek yönelmek, kulluk etmek, boyun eğmek ve itaat etmek demektir. İbadet, yaratıcı kudret karşısında onun yüce azametinden sakınmanın ve sevgiyle ona boyun eğmenin zirvesidir.  Gerçekten de yaratan, yaşatan ve öldüren Al­lah'tan başka, ibadete lâyık olan bir varlık yoktur. 

Camilerde yapılan toplu ibadetin anlamı da, kulların, Allah’ın büyüklüğünü kavrayarak O’nun rahmet deryasının bilinci içerisinde, topluca O’na karşı şükran duygularının ifade edilmesidir. O’nun sonsuz nimetlerini, kulların samimiyetle ödeme girişimleridir. “Toplulukta rahmet vardır” hadisiyle Yüce Yaratandan yardım talebidir. Zira “Allah’ın eli (yardımı) cemaatin (topluluğun) üzerindedir.

İtalyan  fikir  ve  devlet  adamı  Francesco  Nitti'nin dediği gibi: Şuna  inanılmalıdır ki, ruhlarında iman etme özelliği bulunan insanlar için,  Allah'a  imanın  yerini  hiçbir şey  dolduramaz  ve bir iç disiplini olarak, dinin  güç  ve  kuvvetine  hiçbir  siyasî  veya sosyal doktrin yetişemez. İşte bu iç huzurun sırrı  ibadette gizlidir." İnsan ibadet ve dua ile Allaha yükselir.  

 Meşhur  Gandhi  de  Hindistan’ın kurtuluşu için yaptığı mücadeledeki başarısında, manevi duygularının rolüne temasla şöyle der; "Dua ve ibadet olmasaydı, ben çoktan çıldıracaktım."

İbadetlerin ifasında devamlılık ve süreklilik asıldır. Kuran’da insanın ölünceye kadar rabbine kulluk etmesi istenir.(Hicr, 98-99) Bu konuda peygamber (s.a.v)’e hangi ibadet Allah katında daha hayırlıdır? diye sorulduğunda: “Gücünüz yettiğince ibadet edin. Allah’a yemin olsun ki siz ibadetten usanmadıkça Allah sevap vermekten asla usanmaz. Fakat Allah katında en değerli ibadet sahibinin (az da olsa) devamlı yaptığı ibadettir.” (Tecridi sarih :Cilt. 12,  Sh. 192) buyurmuşlardır.

                                                                                                                      Ali Osman ORUM

         





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024