Nefis Ve Onun Terbiyesi Üzerine - Eskişehir Haber

Nefis Ve Onun Terbiyesi Üzerine

Nefis Ve  Onun Terbiyesi Üzerine
Yayınlama: 7 Kasım 2008 Cuma - 8.974
A+
A-

Nefis tek ve değişmez değildir. Kişide halden hale giren "ben" nefisdir. Nefs "kalp" karşılığında da kullanılır.  Çünkü kalbin anlamı: "İnkılâp eden, bir kararda durmayan, halden hale giren" demektir. Peygamber efendimizin "Ey kalpleri evirip çeviren Allah'ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl!" şeklindeki duası da bunu ifade eder.

 

Bu neyi gösteriyor? Nefsin dış tesirlerle etkilenen tabiatını. Bilindiği gibi "kalp" maddi bedenin hayat merkezidir ve bastığı kanla bu hayatı tüm hücrelere iletir. Göz bu sayede görür, dil bu sayede söyler, kulak bu sayede işitir. Tıpkı bunun gibi, bir de manevi bedenin merkezi olan kalp vardır. Onu "akl-ı selim" bağı ile imandan yana bağlarsanız, oradan aldığı ışığı manevi göze, kulağa, dile, dudağa, ele, ayağa yansıtır. Eğer onu akıl adlı bağ ile şeytandan yana bağlarsanız, karanlıkta kalır: Sahibi sağır, dilsiz ve kör olur. K. Kerimde: “Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar gerçeğe dönemezler” buyurulur. (Bakara, 18) Bu benzetmede "bağ" anlamına gelen aklın da bir "araç" olduğu ortaya çıkar. Bir kararda durmayan, sürekli devinen, halden hale geçen nefsi bağlayan bağdır.

 

Nefis ve şeytan insanı suç ve günaha yönlendirir. Taberî der ki: “Nefis çeşitleri içinde kötülüğü emreden nefis, insanların tamamına ait olan nefisdir". Onun arzusunun Allah Teâlâ'nın rızası olmayan şeylere yönelmek olduğunu ve Allah'ın kullarından rahmet etmeyi dilediği kimselerin dışında kalanların nefsin bu yönlendirmesinden kurtulamayacağını söylemektedir.(Taberî, Tefsir, XIII, 1)

 

Kötülüğe arzu duyma nefsin tabiatında vardır. Ancak Allah'ın emirlerine yönelen ve böylece ilahi rahmetin gölgesi altına sığınan kimseler, nefsin arzuladığı şeyleri işlemekten sakınırlar. İyiliğe yönelen kimselerin üzerinde nefsin yaptırım gücü azalır. Belirli bir aşamadan sonra ise, kalbe yönlendirici hiç bir tesiri olmayan gelip geçici düşüncelerden ibaret kalır. Zira Yusuf (a.s) Mısır azizinin karısının kendisini çağırdığı zaman onun çağrısına cevap vermemiş ve böyle bir kötülükten Allah'a sığınmıştı. Aslında nefsinin, tabiatından kaynaklanan bir özelliği olarak bu çağrıya cevap vermesini telkin ettiğini itiraf etmektedir: "...Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis kötülüğü emredicidir." (Yusuf, 12/53)   

 

Hz. Peygamber nefisle mücadele hakkında şöyle buyurmuştur: “Gerçek cihat kişinin nefsine karşı yaptığıdır.(Tirmizi, Fedâiıu'l-Cihad 2).  Mücadele, nefisle savaşmaktır. Rasulullah’ın tebük seferi dönüşü –küçük harpten büyük harbe dönüyoruz.- sözünün hikmeti de budur.

 

Alanları nefis terbiyesi olan mutasavvıflar der ki: Nefsin arzularının aksine hareket insanı iyiye ve gerçeğe götürür. Yani nefis, halka karışmayı istediğinde yalnızlığın tercih edilmesi, yalnızlığı istediğinde de halkla beraber olmayı tercih etmenin nefis terbiyesinde önemli bir yerinin olduğu söylenir. Yalnızlık tefekküre, tefekkür de kişinin kendini tanımasına sebep olur.                                                                                        

 

Nefsanî işleri, kibri, kini, hırsı, şehveti ve gösterişi terk edemeyen insanların yalnızlığı zikri, az yemeği, az uyumayı ve az konuşmayı tercih etmeleri tavsiye edilir. Bu ameller kişiyi Şeytanın şerrinden emin kılar. Boş kaldıkça Allah’ı zikredenler hep bu kalenin içinde olanlardır.

 

K. Kerim’de: “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d,  28) buyrulur. Kâmil nefse giden yol, Allaha dönüş ve iman ile beraber çok zikirdir.

Hazret-i Peygamber (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurmuşlardır ki: "Ümmetim için en çok korktuğum, nefislerinin hevasına tabi olmaları ve gereksiz dünyevî arzular peşine düşmeleridir." (İbni Adiy, Cabir’den)

 

Bilinçli yapılan her hareket "nefsin" eylemidir. Bu eylemi bilinç belirlemez, aksine bilinci etkileyen odak belirler. Bu ya bilinçaltıdır, ya bilinçüstüdür. Bilinçüstü bilinci iman ile etkiler. Bu imanın tahkiki arttıkça, bilinç bilinçaltına karşı bağımsızlaşır ve güçlenir. Güdüleri iyi terbiye edilmiş bir yarış atı gibi kullanan usta bir süvari olur. Eğer bilinci etkileyen bilinçaltı ise, bilinç karanlığa odaklanmıştır. Çünkü içgüdüler bilinci esir alır. Şehvet, korku, öfke bilince hâkim olur. Bu atla süvarinin yer değiştirdiği anlamına gelir. Bilincin amiri haline gelen içgüdüler, bilincin şeytanı olmuş demektir. Kur'an'ın ifadesiyle artık o "ben", şeytanının uydusu haline gelir. (Zuhruf,36)

 

Freud'un bilinçaltını putlaştıran "libido"su, tam bir emreden nefistir. Freud, nefs-i emmârenin avukatlığını yapar. Ona karşılık Jung, bilinç üstünü savunur.(M İslamoğlu, Nefis Nedir?)

 

Nefis terbiyesi için şu öğütlere dikkat etmeliyiz:

 

Hz. Peygamber şöyle buyururlar: " Kusurlu insan, insanların kusurunu görmekten kendi kusurunu göremeyen kimsedir."

 

“Ne mutlu o kişiye ki, kendi kusurlarıyla meşguliyeti, onu  başkalarının kusurlarıyla uğraşmaktan alı koyar..”

 

İnsanları sahip oldukları nimetlerden dolayı kıskanmak ve onların dünyalıklarıyla kalbi meşgul etmek büyük bir cehalettir. Onlar kendilerine verilen nimetlerle kalplerini meşgul ederlerken, sen ise sana verilmeyenlerle kalbini meşgul ediyorsun. Bu yüzden onlardan daha cahilsin. Bilinmelidir ki, Gerçek mümin, bir kardeşinin şeref ve namusunun lekelenmemesi için çalışır... Heva ve hevesine kapılarak borcunu geciktiren kimseden daha kötü borçlu, şeytandan daha büyük düşman, nefisten daha güçlü bir muhalif yoktur.

 

 İnsana ulaşacak manevi yardımları özellikle kibir engeller. Çünkü yağmur sularının dağ başlarında değil, alçak vadilerde biriktiği görülür. Kibirli insanların kalpleri de dağ başlarına benzer. 

 Rahmet onların kalplerinden akar da alçak gönüllü kalplere toplanır.

 

Kendisine iyi davrandığında sana iyi davranan bir kimsenin bu davranışında bir üstünlük yoktur. Fakat karşı çıkmana rağmen sana iyi davranan kimsenin davranışı çok değerlidir.

 

info@aliosmanorum.com



Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024