İSLAM’DA EMANET BİLİNCİ - Eskişehir Haber

İSLAM’DA EMANET BİLİNCİ

İSLAM’DA EMANET BİLİNCİ
Yayınlama: 8 Şubat 2009 Pazar - 13.307
A+
A-

 

Emanet, emniyette ve güvende olma anlamına gelip, hıyanet sözünün zıddıdır. Ayrıca bir kişiye geçici olarak bırakılan şeye de emanet denir. Kısaca, insanın sorumluluk alanına giren her şey bir emanettir.

Peygamberlerin olmazsa olmaz beş özelliğinden birinin "emanet” olması, emanetin, önemini ifade etmektedir. Bu özellik, peygamberlerin her yönü ile güvenilir olduklarını da ifade eder. İşte bu özelliğindendir ki, Hz. Peygambere karşı bir araya gelen Mekkeliler, birbirlerinden çok ona inanıp, altın ve gümüş gibi tüm kıymetli eşyalarını emaneten ona bıraktıkları tarihi bir vakıadır.

Emanet hakkında Kuran’ın beyanı şöyledir: “Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.” (Nisa, 4/ 58)  Ayet-i Celile, emanetleri, onları taşıyabilecek yetenekte olanlara vermeyi ve "insan"lar arasında da adalete uygun hükümler vermeyi emretmektedir. 

Diğer bir ayet-i celile de: “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab,33/ 72) buyurularak, emanetin, ilk bakışta insandan daha güçlü ve dayanıklı olan göklerin, yerin ve dağların taşıyamayacağı kadar ağır ve önemli olduğu, ancak bu ağırlık ve önemdeki emaneti insanın yüklendiğini ifade etmektedir. Şurası da bilinmelidir ki, insan, bir yandan bunu yüklenecek kabiliyet ve yetenekleri taşımaktadır; diğer yandan bu yeteneklerinin farkında değildir.  Bu yüzden de onu hakkıyla taşımada başarılı olamamaktadır. 

İslam'da insan hakları denildiğinde, bilinmesi gereken beş ana nokta vardır. Din, can, mal, akıl ve nesil emniyetinin sağlanmasıdır. Bu beş emniyet sağlandığı takdirde, insan haklarını ihlal diye bir şey asla söz konusu olamaz.

Din emniyeti:

Bu, insanın inanç hürriyetinin olmasını, istediği dini seçip, seçtiği dinin kanunlarına göre yaşamasını ifade eder. Bu da her insanın en doğal hakkıdır. Nitekim insan hakları denildiği zaman akla din hürriyeti gelir. Herhangi bir ideolojinin, insanlara zoraki bir yaşam tarzı olarak benimsetilmeye çalışılması, insanın insana yaptığı en büyük zulümdür. Emniyeti sağlanamayan bir dinin kanun ve hükümleri, caydırıcı unsurları o toplum için hiçbir zaman etkin olamaz.

Can emniyeti:

İslam'da en büyük haklardan biri insanın can emniyetinin sağlanmasıdır. Yaşamak, yaratılan her canlının en doğal hakkıdır. Hadis-i Şeriflerde, kıyamet günü insanlar arasındaki ilk hesaplaşmanın suçsuz yere akıtılan kanın hesabı olacağı bildirilmiştir. (Buhari, Rikak, Hds. 120)

Rasûlullah (s.a.s.) buyuruyor: "Şüphesiz dünyanın yok olması, haksız yere bir mü'minin öldürülmesinden daha ehvendir." (İbn Mace, Diyet, Hds. 2619)  

Mal emniyeti:

İnsanın çalışıp kazandığını inancı doğrultusunda harcaması en doğal hakkıdır. Güçlü olanın, güçsüz olanın malını haksız yere gasp etmesi büyük bir haksızlık ve ahlâksızlıktır. Nitekim hırsızlığın cezasının hayli ağır ve caydırıcı olmasının hikmeti bundandır. Mal ve servete, dünyada bırakılacak geçici bir emanet gözüyle bakıp onu tapılan bir put haline getirmemek, ancak Allah'ın huzurunda hesabı verilirken malın nereden kazanılıp nereye harcanıldığı hesabının bilinciyle dünya malına yaklaşmaktır. Nitekim peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: "Hiç kimse kıyamet günü (şu beş şey ki) ömrünü nerede ve ne suretle tükettiği, gençliğini nerede ve nasıl yıpratıp çürüttüğü, malını nasıl kazanıp nerelere harcadığı, elde ettiği bilgi ile ne yaptığının hesabı görülmedikçe Allah'ın yüce katından ayrılamayacaktır.” (Tirmizî, Kıyâme, 1/2416)

Akıl emniyeti:

İnsana Allah’ın en büyük armağanı akıldır. İnsana akıldan daha büyük bir nimet verilmemiştir. Akıl, alkollü içkilerden, uyuşturuculardan ve onu olumsuz etkileyen her türlü psikolojik baskılardan korunmalıdır. Atalarının izini sürdürmekte ısrar eden, sağır, kör ve akledemeyen (Bakara, 171) beyinsizler, tüm insanlığı kendileri gibi olmaya zorlayarak tek tip insan yetiştirmek istemektedirler. Hatta bugün, akleden, dinine sahip çıkan, kayıtsız şartsız iman eden müslümanların aklına, ruh sağlıklarına bilinçli olarak tecavüz edilmekte ve bazıları ise Batı dünyası tarafından terörist ilan edilerek yaşanılan hayattan devre dışı bırakılmaları arzu edilmektedir.

İnsana saygı, insan aklına saygının bir gereğidir. İnanç hürriyetinin sağlanması keza akla saygının tezahürüdür. ‘Müslüman akıllıdır’ demek, aklını en doğru en güzel şekilde kullanan kişi anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) “İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” (Buhari iman, 39) buyurarak sağlıklı bir akla ve akıl emniyetinin önemine işaret etmektedir. Müslüman, akıl emniyetinin sağlanması için çaba sarf etmelidir. Bu konuda özellikle bilimsel çalışmalara ağırlık verilmelidir.

Nesil emniyeti:

İslam'ın fuhşa karşı tavır alarak, nikâhın nesil emniyeti için olmazsa olmaz bir şart kabul edilmesinin hikmeti budur. İslam kadına da, erkeğe de “bir elmanın iki yarısı” bir yaklaşımla, her ikisini de himaye etmektedir. Çağdaş (!) batı önce nikâha göz dikerek gençleri bozmaya, aile kavramını yıkmaya çalışmıştır. Bunların emelleri, nesil emniyetinin en büyük düşmanı olan zinayı ve fuhşu yaygın hale getirerek, namus anlayışını dumura uğratmaktır. Namus anlayışını hafife almak bugünkü nesli bozmakta gelecek nesli de tamamen tehlikeye atmaktadır. Namus emniyete alınmaz ise, tüm insanlık yokluğa mahkûm olur. Son otuz yıl içerisinde tüm dünyada namus kavramı neredeyse kaybolmaya yüz tutmuştur. İslam topraklarını işgal eden zalimler, önce namusa göz dikerek, imanlı kadınları ve kızları kirletmektedirler..





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar

Diğer Yazıları

Copyright © 2024