Antidepresan Kullanımı Son 10 Yılda İki Katına Çıktı

Antidepresan Kullanımı Son 10 Yılda İki Katına Çıktı: Toplumsal Zorlanmanın Yansıması
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü vesilesiyle, İstinye Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, Türkiye'deki ruh sağlığı verilerini paylaştı. Prof. Dr. Şalcıoğlu, özellikle pandemi sonrası dönemde antidepresan kullanımının hızla arttığını ve bu artışın "toplumun kolektif olarak yaşadığı zorlanmayı yansıttığını" belirtti.
Kullanım Verileri ve Demografik Dağılım
Türkiye'de antidepresan kullanımında son 10 yılda ciddi bir sıçrama yaşandı:
-
Genel Artış: 2010'ların başında her 100 kişiden yaklaşık 3'ü düzenli antidepresan kullanırken, bugün bu sayı 6'ya yaklaştı.
-
Pandemi Etkisi: 2020 sonrası sadece iki yıl içinde piyasaya sürülen antidepresan miktarında yaklaşık 10 milyon kutuluk bir artış yaşandı.
-
Cinsiyet Farkı: Reçetelerin yaklaşık %70'i kadınlara yazılıyor. Antidepresan kullanan her 10 kişiden 7'si kadın.
-
Yaş Grubu: En yaygın kullanım 35 yaş üstü ve özellikle 36-50 yaş aralığında. Ancak gençler arasında da artış gözleniyor.
-
Bölgesel Fark: Büyükşehirlerde kullanım oranları daha yüksek olup, bazı Batı ve İç Anadolu şehirlerinde kişi başına düşen kullanım diğer illere göre iki katına kadar çıkabiliyor.
Prof. Dr. Şalcıoğlu, kişi başına düşen antidepresan tüketiminin sadece iki yıl içinde yaklaşık %25 yükseldiğini ancak aynı dönemde psikiyatri reçetelerinde düşüş gözlemlendiğini, bunun da birçok kişinin doktora başvurmadan ilaca yöneldiğini gösterdiğini ifade etti.
Artışın Nedenleri ve Sistemsel Sorunlar
Prof. Dr. Şalcıoğlu, antidepresan kullanımındaki artışın hem artan ruh sağlığı sorunlarıyla hem de sistemsel sınırlılıklarla ilişkili olduğunu belirtti:
-
Toplumsal Zorluklar: Pandemi sonrası ekonomik kriz, işsizlik, belirsizlik, göç ve doğal afetler gibi koşullar kaygı ve depresyon gibi sorunları artırdı.
-
Sağlık Hizmetlerine Erişim: Süresi kısıtlı poliklinik muayenelerinde ilaç reçete etmek en hızlı müdahale biçimi haline geliyor. Birçok kişi, bilimsel temelli uzun vadeli çözümler sunan terapiye değil, sadece reçeteye ulaşabiliyor.
-
Medikalizasyon: Psikolojik sorunların sadece biyolojik ya da kimyasal temelli hastalıklar gibi çerçevelenmesi (ilaç odaklı yaklaşım), antidepresanların yaygın biçimde önerilmesini kolaylaştırıyor.
-
Kontrolsüz Kullanım Riski: İlaçların bir kısmının reçetesiz temin edilebilmesi, kendi kendine ilaca başlama veya sürdürme davranışını yaygınlaştırıyor.
Türkiye ve Dünya Karşılaştırması
Türkiye'deki kullanım artışına rağmen, Prof. Dr. Şalcıoğlu, Türkiye'nin hala birçok Avrupa ülkesinin gerisinde olduğunu ve OECD üye ülkeleri arasında en düşük antidepresan kullanım oranına sahip ülkelerden biri olduğunu vurguladı. Ancak bu durumun, toplumun daha sağlıklı olduğu anlamına gelmeyebileceğini, psikoterapi hizmetlerine erişimin sınırlı olmasından kaynaklanabileceğini belirtti.
Gereksiz Kullanımın Riskleri ve Çözüm Önerileri
Prof. Dr. Şalcıoğlu, antidepresanların yanlış ya da gereksiz kullanımının ciddi riskler taşıdığını (yan etkiler, psikolojik dayanıklılığın zayıflaması) ifade ederek, kalıcı iyilik hali için atılması gereken adımları sıraladı:
-
Ruh Sağlığını Kamusal İyilik Hali Olarak Görmek: Ekonomik güvencesizlikle mücadele ve sosyal bağları güçlendiren programlar hayata geçirilmelidir.
-
Psikoterapileri Entegre Etmek: Ruh sağlığı hizmetlerinin, bilimsel etkinliği kanıtlanmış psikoterapilerle desteklenmesi gerekiyor.
-
Personel Eğitimi: Sağlık sisteminde çalışan personelin psikolojik müdahale konusunda eğitilmesi, ilaç odaklı yaklaşımdan iyileşme odaklı bir modele dönüşüm için kritik öneme sahiptir.
Gönderen: haber