Yine aklımızla da hafızamızla da alay mı ediyorsunuz?

Anasayfa / Yazarlar / Özgür TIKIZ

İnsanlık tarihinin siyasi gelişim sürecini anlatırken pek çok düşünür bu gelişimi “İnsanın kabul görme arzusuna” bağlarlar. Özetle tarihin gelişimi içinde topluluklar ya birbirlerine üstünlüklerini kanıtlamak ya da kendilerini olduğu gibi kabul ettirmek arzusu ile hareket etmişler ve tüm mücadelelerin asıl temeli bunun üzerine olmuştur.

Maalesef uzun yıllarca kendi öz yurdunda üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya şiirindeki dizelerine benzer “Özyurdunda garipsin, öz yurdunda parya” misali yokmuş gibi kabul edilen, varlığını inandığı şekli ile ifade edemeyen milletimiz bu bağlamda zulm altında ezilmişti. Zulmü yapan da yabancı değil, kendisi ile aynı kimliği taşıyan ve kendi seçtiği kişilerin eliyle yaşamıştı.

Özellikle inançlı insanlar üzerinde uygulanan bu baskılar öyle hal almıştı ki, Aziz Nesin’nin “Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz” eserindeki hal tam da bu durumu anlatıyordu. Askere giderken anasının, bacısının, eşinin halini merak etmeyenler, aynı eş ana kardeş yemin törenine geldiğinde nizamiyeden sokmaz olmuştu. Bir hacı baba sakalı yüzünden lojmanda oturan evladının evine misafirliğe gidemezdi. İnancının gerektiği şekilde yaşamak isteyenlere uygulanan bu çift taraflı zulm yakın tarihimizdeki 28 şubat postmodern darbesi ile iyice ayyuka çıkmış ve toplumun büyük bir kesimi baskı altına alınmıştı.

Hatırlarsanız baskının bana göre en sembol halinden biri halkın oyu ile vekil seçilen Merve Kavakçı’ya yüce milletimizin iradesinin tecelli ettiği gazi meclisimiz çatısı altında yapılmıştı. Atın bu kadını buradan diye haykırdıkları görüntüler hala zihnimizdeyken, aynı zihniyetin ikna odalarında bacılarımıza uyguladıkları baskıları ağızlarından salyalar akıtarak gururla ekranlarda anlatıp savundukları görüntüler hala canlıyken nasıl inanalım şuan samimiyetinize.

Bugün beğenin beğenmeyin bizi biz olarak kabul eden uygulamalar sayesinde bugün kimse inancı ile ilgili tercihleri nedeniyle ayrımcılığa baskıya uğrayamazken, hatta bir çok kardeşimiz bir zamanlar kamusal alan safsatası yaptıkları alanlarda kamu görevlisi olarak görev alabilirken birden bu konuda düzenleme talebinde bulunan ve geçmişlerinde bu konuda yaptıkları ortada olanlar yüzünden tekrar gündemimize giriverdi bu konu..

Çok uzaklara gitmeyin bugün şehrimiz yerel yöneticilerinin daha dün kıyafeti nedeniyle işten attığı ablalarımızı unutmamışken bugün her etkinliklerinde bir yada iki tane tesettürlü bayana yer vermeleri, tesettürlü bayanlarla birlikte çektirdikleri fotoğrafları basına servis ettikleri görüntüleri biz hala samimi ve ikna edici bulmuyoruz.

O yüzden Cehape Genel Başkanının tekrar gündeme getirdiği konunun aslında bilinç altlarındaki yatanlar olduğuna inanıyoruz. Zira sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üflemek zorunda hissediyoruz kendimizi. Evet dediğiniz de samimiyseniz, bu işe Cumhur ittifakının istediği gibi anayasal güvence altına alınmasına onay verirsiniz. Zira konuyu tekrar hortlatan sizsiniz, şimdi anayasal güvence verilmesinden kaçarak ve hala maval okuyarak Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuyu siyasi malzeme ettiği masalını anlatarak kaçamazsınız..

Ki aranızda hala bu konularda o eski günleri özlediğini ifade edenlerin olduğunu görmediğimizi sanıyorsunuz ya da hesaplaşma naraları atanları duymuyor muyuz?

Durum gayet net açık, siz bizi tanımıyorsunuz hala. Hala tanımak da istemiyorsunuz!.. En son referanduma kadar gidecek olan bu değişime onay veriniz.. Bizim sizinle ve yaşam biçiminizle bir sorunumuz hiç olmadı, olmayacak da. Ancak siz elinize yetkiler geçtiğinde neler yapacağınızı yapabileceğinizi bir çok farklı platformda farklı zamanlarda gösterdiniz. O yüzden şuan yaptığınız açıklamalar ancak bizim aklımızla hafızamızla alay etme huyundan vazgeçemediğinizi gösteriyor sadece.

Kimin neyi nasıl yaptığını herkes net olarak hatırlıyor. O bakımdan kalıcı ve kimsenin yarın kendi heva ve hevesleri ile kendi yorumlarının önünü kapatacak olan anayasal güvenceyi onaylayın.. zira sizin sözlerinizi ve ardında nasıl durduğunuzu unutmuş değiliz. Bırakın kılık kıyafeti insanların ekmekleri ile nasıl oynadığınızı babaları işsiz bıraktığınızı da mı unuttunuz, kendi partinize gönül veren kadınları parti otobüslerinden bile atmaktan geri duramayan marjinalliklerinize karşı anayasal güvence istiyoruz. Durum bu kadar net. Samimi ve iddia ettiğiniz gibi teminatıysanız bu durumların onaylayın güvence gelsin. Yoksa hala kendi aranızdaki isimlerin çekinmeden kameralar altında kayıtlı olan sarf ettikleri sözlerin altında ezilmeye ve zan altında kalmaya devam edeceksiniz.

Fotoğraftaki görüntüler çok eski değil.. 

Daha sonra CHP'ye üye olan çarşaflılar Eyüp'ten belediye başkan aday adayı olan yakınlarının aday gösterilmemesi üzerine Baykal'ın taktığı rozetleri atarak CHP'yi kendilerine karşı samimi olmamakla suçlamıştı.

Bir yıl önce çarşaflılara rozet takıp kendi içinde ideolojik bir devrim yapan CHP için Deniz Baykal, şu günlerde sık sık "önümüzdeki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında..." diye başlayan cümleler kurup bir takım vaatlerde bulunurken, il başkanı öncülüğündeki partili kadınların bugün çarşafı ayaklar altına alması, "Hangisi CHP; çarşaflıya rozet takan mı, yoksa çarşaf yırtan mı?" sorusunu akıllara getirdi...

Bizde merak ediyoruz hangisi bu işin teminatı? Samimiyseniz anayasal güvenceyi verin ki kimse yarın kazanılan hakları gasp etmeye yeltenemesin...

1.728 okunma

Yorum Yap

16 Nisan 2015 Perşembe
KİMLİĞİNDEN KOPARILMIŞ ŞEHİR
3 Ocak 2015 Cumartesi
İnanmazsanız Başaramazsınız!
11 Ocak 2014 Cumartesi
Bu işler böyle biter mi?
2 Ocak 2014 Perşembe
Komik şehir “Eskişehir”
19 Kasım 2013 Salı
Çevre Yolu Komedyası!..
28 Ekim 2013 Pazartesi
Selçuklu Vurgusu Yanlış mış?
14 Ekim 2013 Pazartesi
Bankaların telefon oyununa dikkat!
2 Ekim 2013 Çarşamba
Bu nasıl iş böyle!
18 Eylül 2013 Çarşamba
“Ben yaptım oldu” Mantığına İsyan
15 Mayıs 2013 Çarşamba
#konuşuptaRiskeGirmeyin
30 Mayıs 2012 Çarşamba
Eskişehirliye Eskişehir Haram mı?
7 Aralık 2011 Çarşamba
Eski Sistem Kaka; Yeni Sistem Harika
12 Ağustos 2011 Cuma
Eski’den yine garip açıklamalar
25 Temmuz 2011 Pazartesi
Çevre Yolu Hız Muamması
14 Haziran 2011 Salı
Kazanan Belli de, Kaybeden Kim?
6 Kasım 2010 Cumartesi
Bir varmış, bir yokmuş
17 Temmuz 2010 Cumartesi
Yazımız Ses Getirdi!
12 Şubat 2010 Cuma
Hangisi Karınca?
30 Ağustos 2009 Pazar
Güçlü Türkiye Önce Olmasın!
20 Ağustos 2009 Perşembe
Sus Payı mı?
2 Haziran 2009 Salı
YİTİRİLMİŞ(!) HAYATLAR
30 Mart 2009 Pazartesi
Seçimlerin Ardından...
24 Mart 2009 Salı
Burası Senin Yerin!..
10 Mart 2009 Salı
The Other
15 Ocak 2009 Perşembe
Asfaltlara da Avrupa Standardı!
25 Aralık 2008 Perşembe
Eskişehir Sizsiniz!..
12 Kasım 2008 Çarşamba
Vatmanlar Biraz Dikkat!
11 Eylül 2008 Perşembe
İsimleri Tartışıyoruz
5 Eylül 2008 Cuma
Neyi Paylaşamıyorsunuz ki?
24 Ağustos 2008 Pazar
Süperlig’de İlk Maçın Ardından
20 Ağustos 2008 Çarşamba
Süperlige Doğru ESES’te Neler Oluyor?
9 Temmuz 2008 Çarşamba
Halkın ekmeği ile oynamayın artık
27 Mayıs 2008 Salı
Mucizeler Ülkesi
4 Mart 2008 Salı
Tesadüf mü?
15 Şubat 2008 Cuma
Özgürlük Kavgası
4 Şubat 2008 Pazartesi
Herkes Mutsuz!
19 Ocak 2008 Cumartesi
İki yüzlülük mü?
17 Ocak 2008 Perşembe
Ne sıkıntılar çektik?
10 Ocak 2008 Perşembe
Fikir ve Emek Hırsızlığı
2 Ocak 2008 Çarşamba
KDV İndirimi ve Uygulamalar
22 Ekim 2007 Pazartesi
Hakemler Bize Karşı mı?
19 Ağustos 2007 Pazar
Kalemşörler
2 Ağustos 2007 Perşembe
Şehrin ruhu!
24 Temmuz 2007 Salı
Kurallara Uymazsan Buna Benzersin
23 Temmuz 2007 Pazartesi
Demokrasi kazandı
20 Temmuz 2007 Cuma
Ticaret Odası Kimi Kandırıyor?
13 Temmuz 2007 Cuma
Dokunulmazlar!
9 Temmuz 2007 Pazartesi
Bağımsız Adaylık!
5 Temmuz 2007 Perşembe
Bu ne perhiz!
1 Temmuz 2007 Pazar
Değişim başladı
online ziyaretçi: 454
 
yukarı