“İÇİMDE BİR SIKINTI VAR” DİYORSAN, DİKKAT! - Eskişehir Haber

Eskişehir Sağlık

“İÇİMDE BİR SIKINTI VAR” DİYORSAN, DİKKAT!

“İÇİMDE BİR SIKINTI VAR” DİYORSAN, DİKKAT!
Yayınlama: 20 Nisan 2021 Salı
A+
A-

SIK GÖRÜLEN VE YAŞAMI ETKİLEYEN HASTALIK: İRRİTABL (HASSAS) BAĞIRSAK SENDROMU (İBS)

19 Nisan Dünya İBS Günü ve 1-30 Nisan İBS Farkındalık Ayı boyunca, toplumda sık görülen ve yaşam kalitesini de olumsuz etkileten “İrritabl Bağırsak Sendromu(İBS) hakkında farkındalık çalışmaları yürütülmektedir.

İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS) kendini, karın ağrısı ile birlikte dışkılama şekil ve sıklığında değişiklik olarak gösteren fonksiyonel bir bağırsak hastalığıdır. İBS hastalarında son üç ayda haftada en az bir gün tekrarlayan karın ağrısı olur. Karın ağrısı bu hastalığın olmazsa olmaz bulgusudur. İBS hastalarının bazılarında ishal, bazılarında kabızlık ön planda olabilir. Bazen de hem ishal hem de kabızlık görülebilir. Yanı sıra gaz ve karın şişkinliği de olabilir. Karın ağrısının temel özelliği dışkılama ile azalması ve uykuda olmamasıdır. Eğer bir hastada uykudan uyandıran karın ağrısı var ise başka hastalıklar düşünülmelidir. Hastalığın sıklığı ülkemizde ve dünya  genelinde %10-20 civarındadır. Kadınlarda daha sıktır ve hastalık 50 yaşından genç topluluklarda görülmektedir. Hastaların ancak %15’i tıbbi yardım için başvurmaktadır. Sağlıklı bireylere göre yıllık işgücü kaybı 3-4 gün daha fazladır. Tekrarlayıcı müzmin bir hastalık olan İBS’de hastaların endişesini arttıran, hayatım bundan sonra nasıl olacak, kötü başka bir hastalığa dönüşür mü sorusudur. İBS’nin sağkalıma olumsuz bir etkisi yoktur. Başka bir hastalığa ya da kansere dönüşüm olmaz. Ancak yaşam kalitesini bozar. Yakınmalar bazen o kadar şiddetli olur ki hastalar bu yakınmaları çekmektense 10-15 yıllık yaşam beklentisinden vazgeçmeyi göze alabileceklerini bildirirler. Yapılan bir araştırmada, hastalara “%1 ani ölüm riski olan ancak şikayetleri iyileştirecek bir ilaç var, kullanır mısınız?” diye sorulduğunda hastaların büyük çoğunluğu kabul edeceklerini belirtmişlerdir.

Hastalığın nedeni tam aydınlatılamamış olmakla birlikte beyin bağırsak ekseninde iki yönlü düzensiz iletişim olduğu bildirilmiştir. Bu durum, mide bağırsak hareketlerine, bağırsak salgılarına ve hastanın hissine etki ederek şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca genetik faktörler, kişilik özellikleri, strese fizyolojik cevaptaki değişiklik, düşük dereceli gastrointestinal inflamasyon, mikrobiyatadaki değişiklikler, geçirilmiş bağırsak enfeksiyon sekelleri (post enfeksiyoz İBS gibi) de hastalığın gelişmesinde etkili sebeplerdir.

Günümüzde dünyamızı etkisi altına alan Covid-19 pandemisinde İBS semptomlarında bir artış ortaya çıkmıştır. Bunun muhtemel nedenlerinden biri yeni tip corona virüsünün mide-bağırsak sistemini etkilemesi, diğeri ise yaşanan yaygın stresin hastalığı tetiklemesidir.

İBS belirtileri, Ülseratif kolit, Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları, Çölyak hastalığı ve karbonhidrat emilim bozuklukları ile karışabilir. İBS tanısında önemli olan hastanın öyküsü ve fizik muayene bulgularıdır. İBS’ye özgül tetkik olmadığı için tanıda temel kan testleri dışında tetkik yapmaya gerek yoktur. Bu testlerin normal olması olası diğer hastalıkların dışlanmasını sağlar. Başka hastalığı düşündürecek bulgu yok ise dışkıda parazit araması ve 45 yaşından küçük ise kolonoskopi (kalın bağırsağın ucu kameralı cihaz ile incelenmesi) yapılması önerilmez. Gıda alerjisinin erişkinlerde sıklığının az olması nedeniyle bu hasta grubunda test edilmesi gereksizdir.

İBS’de tedavinin anahtarı;

Aktif olarak hastaları dinlemek, hastalığı hakkında bilgilendirmek ve eğitmek, tedavi için gerçekçi beklentiler belirlemek, rahatsız edici semptomları yönetmek İBS tedavisinin temelini oluşturur. Şikayetleri hafif olan, yaşam kalitesi bozulmayan hastalarda ilaçtan önce diyet ve egzersiz ilk önerilen tedavilerdir. Baklagiller, lahana, brokoli, karnıbahar gibi gaz yapan gıdalar tüketilmemelidir. Laktoz içeren süt ürünleri gibi diyetten çıkarılacak gıdalar diyetisyen yardımı ile belirlenmelidir ve iki haftalık kısıtlama ile cevap elde edilemedi ise faydasız olduğu düşünülmelidir. Bitkisel (papatya çayı, rezene tohumları gibi) tedavilerin ve probiyotiklerin yararı kanıtlanmamıştır. Günde 20-60 dk. ve haftada 3-5 gün yapılan fizik aktivitenin yakınmaları azalttığı gösterilmiştir. Bu tedbirler ile iyileşmeyen ve yaşam kalitesi bozulan hastalarda ilaç tedavisine geçilmelidir. Bu hastalığa özgü etkili bir ilaç henüz geliştirilememiştir. Bu nedenle tedavide kullandığımız ilaçlar kabızlık, ishal, karın ağrısı, endişe, stress, gaz ve şişkinlik gibi şikayetleri gidermeye yöneliktir. Tedavi ile iyileşen hastalarda ilerleyen aylarda yakınmalarının tekrarlayabileceği unutulmamalıdır. Bu durumda yeni bir bulgu eklenmedi ise ek bir tetkik yapmadan daha önce kullanılan tedavi seçenekleri aynen kullanılabilir. Zor vakalarda hastalığın yönetiminin doktor, uzman hemşire, diyetisyen, psikolog ve hatta psikiyatristten oluşan bir ekip tarafından yapılması tedavi başarısını artıracaktır.

Prof. Dr. Birol Özer

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı

---

İBS “SIK” GÖRÜLMEKTEDİR

Günlük pratikte Gastroenteroloji uzmanlarının en sık gördüğü olgular arasında olup Aile Hekimleri arasında en fazla koyulan 4. tanıdır. Tedaviye dirençli ve zor ikna olan hastaların sıklıkla bir ileri uzmanlık alanı olarak Gastroenteroloji Hekimlerine başvurduğu görülür.

Gaitada gizli kan aranması özellikle 45 yaş üstünde yakınması olsun olmasın herkesin yaptırması gereken bir kontrol muayenesidir.

Alarm bulguları yoksa kolonoskopi vs. gibi ileri incelemeler gerekmez. Normal çıkan bir kolonoskopiden sonra bu tetkikin yinelenmesi gerekmez. Yakınmaların yinelemesi kesinlikle kolonoskopi tekrarı endikasyonu değildir.

İleri tetkik ve kolonoskopi ne zaman yapılmalıdır?

  • Daha önce hiçbir yakınması olmayan bir kişide 45 yaşından sonra yakınmaların başlaması,

•       İstemsiz kilo kaybı,

•       Geceleri derin uykudan uyandıran yakınmalar,

•       Ailede kolon kanseri, iltihabi bağırsak hastalığı, çölyak hastalığı bulunması,

•       Anemi,

•       Rektal kanama veya kanlı diyare.

Ayrıca kişinin yakınması olmasa da birinci derece akrabada bağırsak kanseri varlığında indeks hastanın yaşına göre inceleme yapılmalıdır.

Kolonoskopi için yaş sınırı örneğin ABD’de uzun süre 50 olarak kabul edilmiş fakat yakınlarda 45’e indirilmiştir. Ülkemiz için Türk Gastroenteroloji Derneği Polip ve Kolon Kanseri Çalışma grubunun önerisi de bu yöndedir.

Hastalığın bulguları her zaman kansere işaret etmez!

İBS’de kanser riski bu hastalığın bulunmadığı kişilere göre artmaz. Zaten çok sık doktora gidip, çok sayıda tetkik yaptırdıklarından belki de hiçbir tetkik yapılmayanlara göre riskleri daha az da olabilir! Ne yazık ki gereksiz kolesistektomi gibi bazı sorunların sıklığı fazladır çünkü yakınmalar masum bir safra kesesi taşına bağlanabilir. Özellikle İBS-D olgularında yakınmalar kolesistektomi sonrası daha da artabilir.

Hastalık psikolojik değildir fakat psikolojik sorunlar yakınmaları artırır:

Bu hastalık sadece psikolojik olarak tanımlanmamalıdır. Bununla birlikte kişinin psikolojik durumu ile çok yakın ilişkisi vardır. Yakınmalar psikolojik sorunların ve özellikle de gereksiz kanser korkusunun varlığında daha da kötüye gider. Bazen zeminde hiçbir hastalık yokken sürekli yakınma üreten olgular da vardır ve bu hastalar doğrudan psikiyatri hekimlerine başvurmalıdır. Altta yatan psikiyatrik hastalıklarla yüzleşilememesi tedaviyi daha da zorlaştırır. Özellikle seksüel ve fiziksel taciz, insest gibi sorunlar varlığında tedavi çok zorlaşır.

Prof. Dr. Serhat Bor

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi

'

Gönderen: haberler



Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar
Copyright © 2024