GÜZEL ATLAR DİYARI - Eskişehir Haber

Eskişehir Kültür-Sanat

GÜZEL ATLAR DİYARI

GÜZEL ATLAR DİYARI
Yayınlama: 12 Nisan 2021 Pazartesi
A+
A-

 

Hani derler ya çok gezen mi bilir çok okuyan mı bence hem çok gezen hem de çok okuyan bilir…

8-10 Nisan 2021 tarihleri arasında ilk programı Nevşehir - Göreme de gerçekleştirdik.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da katkısıyla Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından organize edilen programın beş ayağı olacağı yapılan toplantıda belirtildi.

Kültür Sanat ve Turizm buluşmasına bizde âcizâne katılım sağladık…

Muhtelif 30 farklı ilden gelen birbirinden değerli gazeteci, yazar ve televizyoncu arkadaşların katılımlarıyla toplantı ve geziden ortaya çıkan her birinin fikir mefkûresinden istifade etme fırsatımız oldu…

Âcizâne şahsım ülkemin her bir karış toprağına âşık olan gezmeyi tarihini kültürünü tanımayı arzu eden ve bizden sonraki kuşaklara aktarmayı seven ülke sevdalısı bir insanım…

1071’de Sultan Alp Arslan komutanlığında Malazgirt meydan savaşı sonrası Türklere Anadolu'nun kapıları açılmıştır. 1071 senesinden sonra Türkleşmeye başlayan bölgeye “Muşkara” ismi verilmiş ve 1725 senesinde “Nevşehir” ismiyle değiştirilmiştir.

Asurlular döneminde ise şehir “Katpatuka” ismiyle anılmış, sırasıyla Kırşehir, Ankara ve Niğde’ye bağlı bir ilçe olan Nevşehir, 20 Temmuz 1954 tarihinde il olarak kabul edilmiştir.

Nevşehir’in tarihçesine baktığımız da geçmişi MÖ 7.000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Şehrin ismi ise Farsça’da “Güzel Atlar Diyarı (Ülkesi)” anlamına gelen Kapadokya’nın Hititler, Frigler, Asurlar, Persler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar bölgede sırasıyla hâkimiyet kuran yaşamlarını sürdüren topluluklar arasında bulunmaktadır. 

Güzel ülkemin Nevşehir; Kapadokya, Ürgüp, Göreme, Avanos bölgesinde yaptığımız geziler bu bölgenin 1985 yılında UNESCO Dünya miras listesine alınması ve korunması ziyadesiyle bizleri mutlu ediyor.

Kapadokya Paşabağı vadisi’ni, Kaymaklı yeraltı şehrini, Göreme açık hava müzesi, Avanos çanak atölyeleri, at çiftlikleri, taş evlerini gezme fırsatımız oldu.

Tüflerden oluşan peri bacaları zamanla yağmur, sel suları ve rüzgârın da etkisiyle güzel görünüme sahip bir hâl alarak Yaradan’ın eşsiz sanatını temaşa etme ve idrak etmek fırsatını bulduk.

Çok eskiden gittiğimde Paşabağı vadisinin etrafı bu kadar düzenli değildi şimdi daha düzenli tertip edilmiş eskiden derme çatma çadırlarda ekmeğini kazanan Çavuşin’li yöre halkı daha düzenli yerleşik ticaret hanelere kavuşmuş…

Kaymaklı yeraltı şehrini gezmek için yerel çarşısına gittiğimizde araştırmacılığın da vermiş olduğu refleksle oradaki dükkânların önünden geçerken bir takım ürünlerin fiyatlarını sormadan geçemedim.

Lâkin daha önce 40 TL ye aldığım bir ürünü orada aynısına 200 TL fiyat söyleyince el insaf demeden de kendimi alamadım. Bu kadarda fahiş fiyat aralığı olmasın, yerli turiste bu zulümdür…

Tabi pandemi döneminde yabancı ve yerli turistin çok gelememesi o bölge esnafını sekteye uğratmış…

Ümîd ediyoruz ki biran önce bu baş belası Korona illetinden kurtuluruz eski maskesiz günlerimize dönüş yaparız…

Bu arada bu gezimizde maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyulmaya a’zamî dikkat edildi…

Ayrıca yazımda da bahsettiğim at çiftliklerine de gittik.

Güzel atlar diyarına gelinir de atlara binilmez mi…

Beni bu kültür ve sanat gezisinde mutlu eden el sanatları toprağa gönlünü nakşeden üstadları ve ustaların el emeği göz nuru emeklerini görmek incelemek fırsatı bulurken, yerli ve milli el sanatlarımıza katkıda bulunmanın önemini bir kez daha idrak ettik…

Bırakın artık batılıların ucuz ve sanatı olmayan işlerini. Kendi özümüzden sanatkârlara bakın gönüllerini nasıl nakşetmişler el emeklerine. Evlerimizde, işlerimizde onları kullanalım…

Tabi beni en çokta hayatımda ilk defa bindiğim ve beni adeta büyüleyen kendine âşık eden Anadolu yılkı atlarının insanda bu kadar tesirli olduğunu bu gezimizde gördüm…

At denince sıradan bir binek zannederdim takî üzerine binip te üç-beş dakika onunla vakit geçirdikten sonra anladım…

Atlar, yeryüzünde farkındalığı, duygusal hassasiyetleri ve sezgileri en güçlü hayvanlar arasında olduğunu öğrendim.

Hatta atlar, karşısındaki insanın enerji seviyesini tarayabiliyor, en derindeki duygularını bile algılıyor ve vücut diliyle karşılaştırabiliyormuş.

Mâ’mâfih atların insanların psikolojilerine de iyi geldiğinin uzun zaman önce keşfedilmiş hatta atlarla engellilerin psikolojik tedavileri dahi mümkünmüş.

At binmenin ve atlarla zaman geçirmenin hastaların psikolojik durumlarını da düzelttiğini, özgüvenlerini geliştirip, hayatla daha etkili başa çıkmalarını sağladığını biliyor muydunuz?

Yolculuğumuzun dönüş kısmında şirin Kırşehir’e de uğramadan geçemezdik…

Kırşehirli dostlarımız ve Belediye başkanı Selahattin Bey’in daveti üzerine buradan geçiyorsanız bize uğramadan ağalar konağımızda yemeğimizi yemeden sizleri geçirmeyiz dediler bizlerde davete icabet ettik.

Kısada olsa Şeyh Nasirüddin Mahmud Ahî Evran bin Abbas yani Ahi Evran’ı Veliye bir selâm vermeden olmazdı. Bizlerde kabrini ve külliyesini ziyaret ettik.

Şeyh Nasirüddin Mahmud Ahî Evran bin Abbas  (1171-1261) tarihlerinde yaşamış ve ahilik teşkilatını 13. yüzyılda ortaya çıkan ve Moğol istilasından kaçan Türklerin Anadolu'da kurmuş oldukları bir esnaf teşkilatıdır.

Bu teşkilatın amacı Anadolu'daki Türk zanâatkârları ayakta tutmak olarak bilinmekte buna ek olarak teşkilatın en önemli unsuru ise dayanışma ve kardeşliktir.

O dönemde Ahilik Teşkilatında olmak için “Ahi” olmak şartı koşulmuştur.

Teşkilata üye olan zanâatkârlar ahlaki kurallara uymak mecburiyetindedir.

Ahi teşkilatı 32 ana sanat dalına bölünmüştür.

Her Ahi 124 gerekli prensibi bilmesi elzem kabul edilirdi.

Ahilik sistemine özel bir eğitim düzeni bulunmaktaydı. Bu düzene bağlı olarak Ahilik sistemi kendi içerisinde çırak ve kalfa yetiştirmekteydi.

Yalan söylemek, içki içmek, zina yapmak ve buna benzer kötü işler kesinlikle yasaktı.

Gezimizin ilerleyen sürecinde Cacabey Gökbilim Medresesini gezme ve görme fırsatımız oldu.

Cacabey Medresesi 13. yüzyılda matematik, fen ve astronomi eğitimi için Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yıllarca hizmet etmiş ve günümüzde Unesco geçici dünya mirası listesine alınmıştır…

Son olarak ta rahmetli Neşet Ertaş Gönül Sultanları Kültür Evini ziyaret edip yolumuza tekrar revan olduk…

Bu gezilerde kültür sanata önem veren derneğimiz çatısı altında gazeteci muhabir dostlara şehirlerimizin tanıtılması konusunda yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor dolayısıyla destek veren Göreme ve Pursaklar belediye başkanlarına şükranlarımı sunuyorum…

Ümîd ediyorum ki destek vermeyenlerde tanıtımın manen ve maddeten ne kadar önemli olduğunu fark ederler.

Velhâsıl Türkiye coğrafik bakımından illerimizin hepsi birbirinden güzeldir. Tarih, sanat ve turizm zenginliklerimiz herkes den fazla.

Sadece yapılması gereken tanıtım ve doğru yönetimdir. Bu sayede kültürümüz çok ilerlere taşınabilir.

Bize Atalarımızdan kalan bu zenginliklerimizi kuşaktan kuşağa aktarabilmek adına hep birlikte ülkemize sahip çıkalım… Vesselâm…





Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar
Copyright © 2024