Amirallerin Bildirisi ve 2023 Büyük Darbe Planı - Eskişehir Haber

Eskişehir Magazin

Amirallerin Bildirisi ve 2023 Büyük Darbe Planı

Amirallerin Bildirisi ve 2023 Büyük Darbe Planı
Yayınlama: 6 Nisan 2021 Salı
A+
A-

Mısırlı Gazeteci Sabır Meşhur’un yorumu ile son gelişmeleri bir de bu gözle değerlendirin.  Video Türkçe alt yazılı olarak hazırlanmış. Biz de sizler için yazıyı tekrar metne döktük.. Videodan yada direk olarak aşağıdaki videonun Türkçe çevirisinden okuyabilirsiniz.

Bu bölümde 103 eski Amiralin yaptıkları açıklama ve Erdoğan’a karşı Askeri darbe çağrısı suçlamalarıyla yargıya sevk edilmeleri kararını ele alacağız.

Çünkü Erdoğan, Türkiye için yeni bir anayasa çağrısı yapmıştı. Yine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu generallerin rütbelerinin sökülmesi ve maaşlarının kesilmesi çağrısında bulundu.

Başlamadan önce, Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu koşulların Mursi’ye darbe öncesi Mısır’da yaşananlara benzediğini söyleyebiliriz. Bu yüzden diyoruz ki: Türkiye Yavuz Selim’e yani cesur bir lidere ihtiyaç duyuyor. Allah rahmet eylesin, Yavuz’a ihtiyaç duyuyor, Abdulhamid veya Mısır’daki Mursi gibi liderlere ihtiyaç duymuyor. Sultan Abdulhamid ve Mısır’da Mursi’nin hainlere karşı izlediği yumuşak ve esnek siyasetin Mısır’ın kaybedilmesi ve bugün yaşadığımız felaketleri ürettiğini görüyoruz. Onun için ağlayıp, kadınlar gibi dövünüyoruz. Abdulhamid’in hoşgörü siyasetinin Osmanlı’ya getirdiği felaket Balkan Eyaletlerinin, Kıbrıs, Mısır ve Ege Adalarının kaybedilmesine yol açmıştır. Türkiye ise günümüze kadar bunun bedelini ödemeye devam ediyor. Hainlere karşı hoşgörü ve yumuşak davranma siyaseti sebebiyle Türkiye Ege Denizi’nde kuşatılmış. Buna ileride değineceğiz. Dolayısıyla bu konu II. Abdulhamid veya Mursi siyasetine değil, Yavuz Selim siyasetine ihtiyaç duyuyor.

Gelin başlayıp ve görelim. Öncelikle burada Turkpress sitesi “Ankara Savcılığı emekli generallerin Montrö Anlaşması ile ilgili açıklamalarına yönelik soruşturma başlatıyor” Haberin detaylarında “Başkent Ankara’daki Cumhuriyet Savcılığı, 103 Türk generalin Uluslararası Montrö Anlaşması’na ilişkin yaptığı açıklamayla ilgili soruşturma başlattı. Savcılık açıklamaya imza atanların ve açıklamayı hazırlayanların ardındaki kişilerin soruşturulacağını söyledi.” Halk TV sitesinde Devlet Bahçeli’yi gördüğümde aklıma Yavuz Sultan Selim geliyor. Yani Devlet Bahçeli bana Yavuz’u hatırlatıyor. Halk TV’de: “Bahçeli, emekli generallerin açıklamasını muhtıra olarak yorumladı” Yani darbeden önce yapılan muhtıra. Bahçeli şöyle dedi “Bu generallerin askeri rütbelerinin sökülmesi, emekli maaşlarının kaldırılması, çok yönlü bir adli ve idari soruşturma yapılması ve arkalarında kimler varsa sıkı bir şekilde soruşturulması gerekir.”

Türkiye hakkındaki haberleri öğrenmek için güzel bir twitter hesabı olan RD Türk adlı hesaptaki “Askeri rütbelerini sökün” başlığı altında “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli (darbe) bildirisine imza atan 103 emekli generalin rütbelerinin sökülmesi, emeklilik haklarının kaldırılması ve maaşlarının kesilmesi çağrısında bulundu.” Yine Orhan Türkmenoğlu twitter hesabında generallerden birinin videosunu eklemiş. Bu bildiriye imza atan generallerden birisi ve söyledikleri çok tehlikeli sözler, Orhan beyin yaptığı tercüme. Bu şahıs emekli generallerden ve bugün Türk hükümetini darbeyle tehdit eden bildiriyi yayınlayanlardan birisi. Eski bir video ve TV programında şöyle söylemiş: “Türkiye ile Suriye arasındaki sınırlarımızda Türkiye’nin bölünmesini isteyen ayrılıkçı ve komünist unsurlar olan PYD ve Türkiye’nin bölünmesini isteyen PKKNın olması radikal İslami unsurlar olmasından daha iyidir. En azından PYD laik bir karaktere sahip.” Yani bu şahsın Türkiye’nin bölünmesi, Türk odrusunu ve askerini katleden, halkın içinde patlamalar gerçekleştiren, hedefi Türkiye’yi bölmek, ikinci bir Suriye’ye çevirmek ve Türk halkının başka ülkelerde mülteci ve evsiz yaşamasını hedefleyen silahlı komünist gruplarla hiçbir sorunu yok. Nitekim bu durumu 100 yıl önce 1912 Birinci Balkan Savaşı sırasında Balkanlardaki Türk Müslümanlar yaşadı. Balkan savaşı çok uzakta değil. Yani Sultan Abdülhamid’i tahttan indirip, Türk halkını yerinden edip, mülteci haline getirenler, halkın soykırıma uğramasına sebep olanlar, dahası 1. Balkan Savaşı’nda Müslüman kadınlarının karınlarını bıçakla delik deşik ediyorlardı. Vatanperverlik ve Sultan Abdülhamid’e hain ve casus diyenler tüm bunları yapıp geri çekildiler. Aldülhamid’i tahttan indirenler geri çekildiler. Yunanistan ve Balkan ülkelerinin Osmanlı topraklarını işgal etmesini sağladılar. Bunlar Osmanlı İstihbarat Subayı Cevat Rıfat Atilhan’ın hatıratında yazılıdır. Bu hatıratı okumanızı tavsiye ederim. Bazısını Google’da PDG formatında bulabilirsiniz.

Konumuza geri dönelim. 103 generalin yaptığı açıklama ne diyor? Türk ordusunun Erdoğan’ın anayasayı değiştirmesine engel olması gerektiğini ve değiştirilmesinin mümkün olmadığını söylüyor. Peki bu fikir özgürlüğü müdür? Cevap, Hayır. Bu silahlı bir isyan çağrısıdır. Türk ordusu Erdoğan’ı nasıl engelleyecek? Yani ordu silahlarıyla sokağa inecek, Türkiye içinde çatışma, iç savaş ve kan dökülmesi için çağrı yapıyorlar. Yunanistan veya başka bir devletin “Türkleri Anadolu’dan nasıl kovarız?” diye kendini yormasına gerek yok. Bunun yerine “Türklerin birbirini öldürmesini sağlarız” diyorlar. Bu ifade özgürlüğü değildir. Yani onlar açıklamalarını Türk halkına yapsalar ve”Ey Türk Halkı! Erdoğan’ın anayasayı değiştirme çağrısına katılmayın” deseler bu normaldir. Ancak siz orduya sesleniyorsunuz. Ordunun anayasa veya yasal konularla hiçbir ilgisi yok. Yani niçin tabipler, mühendisler odasına veya işçi sendikalarına yönelmeyi, orduya yöneldiler? Ordunun ilgilendiği alan askeri konulardır. İstihbarat istihbari konularla, doktorlar tıpla ilgili, mühendisler ise inşaat ve makinalarıyla ilgilenirler. Ancak onlar özellikle orduyu niçin seçtiler? Çünkü, silahı olan ordudur. Dolayısıyla bu, silahlı bir askeri isyan ve savaş çağrısıdır ve kesinlikle fikir ve ifade özgürlüğü çerçevesine girmez. Diğeri ise bizim Mısır’da yaşadığımız ve Mısır’daki tüm katliam ve felaketlerin sebebi olan konu. Hatırlarsanız bugün askeri darbe yönetimi, Mısır halkının evlerini başlarına yıkıyor. Bu trajedinin nasıl başladığını biliyor musunuz? Sisi bugün Mısırlıları sokağa atıyor ve evlerini yıkıyor. Trajedi nasıl başladı? Tam da böyle bir açıklama ile başlamıştı. Başkan Mursi döneminde, bir grup komünist “ordunun Mısır’ı yönetmesi için yetki vereceğiz” dediler. Başkan Mursi ise yönetimde idi. Bu komünistler, Türkiye’de Noter denilen ofislere gittiler ve ordunun Mursi’yi görevden alması ve ülkenin işlerini yönetmesi için onlara vekalet vermek istediler. Ancak noterdeki memurların bunu reddetmekten başka çıkar yolları yoktu ve “Bu anayasa aykırı ve askeri darbe çağrısıdır, cezası ise müebbet hapistir. Eğer askeri darbe sırasında öldürülen kimseler olursa, bunun cezası idamdır” dediler. Bu Mısır’daki ceza hukukudur. Böylece noterler bunu reddettiler. O dönemde Ahmet Mekky adında ve hala İskenderiye’de yaşayan, bugün yaşadığımız felaketlerden sorumlu olan Adalet Bakanı vardı. “Hayır, hayır. Bu komünistler ülke vatandaşları ve görüşlerini açıklama hakları var” dedi. Noterlere talimat göndererek bu komünistlerin ordunun darbe yapmasını isteyen vekaletlerini onlara vermelerini istedi ve bu vekaletler gazetelerde yayınlanmaya başladı. Başkan Mursi hangi önlemleri aldı? Hiçbir şey.  Bir hukuk adamı olan Adalet Bakanı Ahmed Mekky onları cesaretlendirdi. Bu felaketlerin sorumlusu odur. Sonuç ne oldu? Sisi Savunma Bakanı ve Mısır halkından korkuyordu. Başkan Mursi’nin bir şey yapmadığını görünce, komünistler şiddet eylemlerine ve patlamalar yapmaya başladılar. Ceza almaktan kendilerini güvende hissettiklerinde edepsizliklere başladılar. Sisi ve etrafındaki ihanet ekibi cesaretlendi ve “askeri darbe yapalım” dediler. Nitekim bizim pasifliğimiz nedeniyle başarılı olan, başarısız darbeyi fiilen gerçekleştirdiler. Biz bunu seyrettik.

Mursi, Abdülhamid’in felakete yol açan siyasetini izledi. Abdülhamid, kendi döneminde siz ona ihanet ettiğinizde, ne yapıyordu? Sizi güzel bir şehir olan Şam’a veya Bağdat’a sürgüne gönderiyor ve size maaş veriyordu. Suud ailesi, Abdülhamid’in ürünüdür. Suud alise Riyad’ı yönetiyorlardı. Reşid ailesini yemeğe davet ettiler ve onları misafirlikte katlettiler. Abdülhamid’in ne yapması gerekirdi? Suud ailesini idam etmesi gerekirdi. Bu kişiler Suud kralı Selman’ın dedesi Abdurrahman ve babası Abdulaziz idi. Özetle, insanlar çok sinirlendiler ve Suud ailesini Riyad’an kovdular. Sultan Abdülhamid’in onayından sonra Suud ailesi Kuveyt’e sığında ve Sultan onlara maaş bağladı. Bugün biz Abdülhamid’in Allah Teala’nın “Ey akıl sahipleri, sizin için kısasta hayat vardır” ayetini uygulamaması siyasetinin cezasını çekiyoruz. Suud ailesinin Hicaz halkından kaç kişiyi öldürdüğüne bakın. Suud ailesinin tarihini okuduğunuzda görürsünüz. 1. Veya 2. Suud Devletinden bahsetmiyorum. Sadece 3. Suud Devletinden bahsediyorum. Suud ailesinin Suudi Arabistan’a hakim olabilmek için Arap yarımadasındaki Arap kabilelerine karşı yürüttüğü ve 30 yıl süren savaştan bahsediyorum. 30 yıl içinde bir çok insan katledildi. Bunun sebebi neydi? Hoşgörü siyaseti ve “Ey akıl sahipleri, sizin için kısasta hayat vardır” ayetinin uygulanmamasıdır. Allah Teala’nın sözünü uygulamadığınız zaman bugün içinde yaşadığımız felaketi görün.

Bu yüzden şunu iyi bilin. Kan, kan dökülmesini korur. Bizim hedefimiz kan dökülmesini durdurmaktır. Abdülhamid Kur’an ayetini uygulayıp onlara “Ey Suud ailesi! Siz ihanet ettiniz ve misafirlerinizi öldürdünüz. Dolayısıyla cezanız idamdır!” deseydi. Bugün ne Suud ailesi ve ne de Suudi Devleti olurdu. Ayrıca casus Lawrence ve daha sonra gelen hain lider Hussein B. Ali gibilerine yapılan hoşgörü. Böylece yumuşak davranma siyasetinin sonucu olarak Osmanlı ve Mısır’ın çöküşünü izledik.

Osmanlı Padişahı Sultan Yavuz Selim, İslam dünyasını kurtardı. Safevi İran Devleti’nin işgal ettiği Osmanlı topraklarını kurtaran odur. Bu yüzden hakarete uğrayıp ve aşağılanıyor. Erdoğan’ın 3. İstanbul köprüsünü Yavuz Selim olarak isimlendirdiği gördüğümde Erdoğan’ın tarih ve tarihin içyüzünü bildiğini anladım. Türkiye Abdülhamid’e değil, Yavuz Selim’e ihtiyaç duyuyor. İkinci meselemiz budur. Üçüncüsü, bu generaller bu açıklamayı niçin yayınladılar? Bunun iki sebebi var. Birincisi formalite veya ikincil sebeptir. Öncelikle eğer uyuyan hain unsurlar varsa bunlara “Cesaretli olun, umut var” demek. Yani CIA’ye çalışan FETÖ örgütünün uyuyan elemanlarını cesaretlendirmek ve onlara “Cesur olan, korkmayın, darbe yapmak için ışık var” diyorlar.

İkincisi ise Türk hükümetini aldatmak. Zira Türkiye’de ana saldırıyı ve darbeyi gerçekleştirecek olan komünist 10 Aralık hareketedir. Şu anda Türk siyasi arenasında olup biten tüm siyasi oyunlar ve tanık olduğumuz bu siyasi oyunlara katılan kimseler bunları bilmiyorlar. Hatta bu generaller bile kendilerine “bu açıklamayı yayınlayın” diyenleri ve niçin yayınladıklarını bilmiyorlar. Hatta onlar darbe planı uygulama konusunda komünist 10 Aralık Hareketi’nin yoluna devam etmesi için hile yaptıklarının bile farkında değiller.

Komünist 10 Aralık Hareketi’ni bilmeyen, Türkiye’de siyaset hakkında konuşmamalıdır. 10 Aralık Hareketi nedir, ne yapar? Bu ayrı bir konu. Her zaman olaylara dışardan göründüğü şekilde hükmetmekten kaçının. İbn Haldun tarihin görünen zahir ve batın iç yüzü olduğunu söyler. Dışarıdan bakıldığında, bir devlete diğeriyle savaşa girmiş vs. deriz. Bunun örneklerinden biri de Abdülhamid’e yapılan darbedir. Bize söyledikleri zahiri tarihte ne diyorlar? Abdülhamid iyi ve ihlaslı bir Müslümandı. Ardından zararlı Masun gruplar komplo kurdular ve tahtan indirdiler vs.  Ey Sultan! Allah sana rahmet etsin. Bu bize okutabilecekleri tarihin dışyüzü. Ama tarihin içyüzü ise “Abdülhamid niçin yenildi? Yenilmemek için ne yapmalıydı? Sultan Abdülhamid’in düştüğü hatalar neydi?” diye sorarsak. Önümüzde iki futbol takımı var ve biri yenildi. Dolayısıyla hatalar neydi? Ne yapmaları gerekirdi? Planları niçin yanlıştı? Bunları asla söylemezler ve ne de tv kanallarında duyarsınız. Sultan Abdülhamid ya da Osmanlı’ya yönelik darbenin başarısız olması için sultanın ne yapması gerektiğini tartışan bir tv kanalı olmalıydı. Zira darbe Abdülhamid’in şahsına karşı değildi. Bunu yapan hiçbir tv kanalı da göremezsiniz. Yine Abdülhamid’e darbe yapanlar niçin başarılı oldular? Nasıl başarısız kılınabilirlerdi? Güçlü ve zayıf yönleri nelerdi? Abdülhamid’in güçlü ve zayıf yönleri neydi? Dolayısıyla Türkiye’de neler olup bittiğini anlamak istiyorsak, aynı soruları sormalıyız. Erdoğan’ın güçlü ve zayıf yönleri nelerdir? Komünist 10 Aralık Hareketi’nin güçlü ve zayıf yönleri nelerdir? 10 Aralık Hareketi’nin tüm çabasının amacı 2023’te sadece Erdoğan’a değil, bilakis Türkiye Devleti’ne karşı darbe yapmaktır. Umarım resmin bir bölümü açıklığa kavuşmuştur.

'

Gönderen: haberler



Bir Yorum Yazın
Bu habere yorumlar
Copyright © 2024